T24 | 13 Ağustos 2025
Paltolu,
kalpaklı, bereli adamlar — kalabalık bir grup — yere serilmiş çadır bezinin
önünde toplanmışlar.
Ellerinde
silah, bellerinde fişeklik, omuzlarında tüfekleri, yüzlerinde tarihsel bir kırılma
anının ağır, hüzün dolu izleri. Hepsi gergin, hepsinin suratları asık, hepsi
dokunsan ağlayacak gibiler.
Çadır
bezin başındaki adam işaretini verir. İçlerinden biri, isteksiz adımlarla
ilerler, silahını bezin üzerine sertçe bırakır, çekip gider. Arkasından başka
biri daha adımlarını sürüyerek gelir, silahını düşmanının yüzüne çarpar gibi
yerdeki diğer silahın yanına fırlatır! Sonra birer birer gelmeye devam ederler.
Yakın tarihin hafızasını yontarak ilerlemiş, hoyrat bir zamana sıkışmış,
gönülsüz bir ordunun gölgeleri gibidirler. Kimi okşayarak saygıyla koyar yere,
kimi küfredercesine öfkeli, kimi canını bırakır gibi terk eder silahını.
Yüzler
gergin, yüzler somurtkan, yüzler ağlamaklı. Hayır, hayır, ağlamaklı değil,
ağlıyorlar! Sakallı, bereli, silahlı koca koca adamlar ağlaşıyorlar. Kimi
cebinden çıkardığı bir tomar bez parçasıyla siliyor, kimi elinin tersiyle
kuruluyor gözlerini, kimiyse iri, kaba cüssesiyle sarsılıyor, hıçkıra hıçkıra
ağlıyor…
Suskun Silahların Hikâyesi
Olay 1945 yılı Şubat’ında Yunanistan’da geçmektedir. Ülkenin Alman işgalinden kurtarılmasındaki temel güç olan, Yunan tarihinin en büyük gerilla ordusu ELAS (Yunan Halk Kurtuluş Ordusu) partizanları, Ulusal Birlik Hükümeti’yle yapılan anlaşma gereği silahlarını bırakmaktadırlar. Hikâyedeki silah bırakma seremonisi, ELAS gerillalarının silahlarını bıraktığı 36 merkezden birinde geçmektedir. Anlaşmanın uygulanması, İngiliz tuğgeneral önderliğinde Trikala’ya giden özel bir İngiliz heyeti tarafından izlenir. Aralarında çeşitli tipte top, tüfek, makineli tüfek, tabanca ve havan topu olmak üzere 51.873 adet silah Ulusal Muhafızlar ile İngilizlere teslim edilirken, daimi ve yedek ELAS gerillalarının tamamı terhis edilir; köylerine, kasabalarına gönderilir. Silah teslim etme işlemi 16 günde tamamlanır.
Yunanistan’ın
işgal, direniş ve bağımsızlık tarihinde derin izler bırakan ELAS’ın ilginç,
ilginç olduğu kadar da dramatik bir hikâyesi vardır.
Thanasis Klaras’tan Aris
Velouchiotis’e
Varlığını
büyük ölçüde, Orta Batı Yunanistan’da, Oiti Dağları eteklerindeki Lamia
kasabasından çıkıp genç yaşta komünist fikirlerle tanışan Thanasis Klaras’a borçludur.
Klaras,
II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlara karşı Yunanistan ordusu saflarında çarpışır.
Burada kararlılığı, cesareti ve disipliniyle öne çıkar. Nisan 1941’de Alman
işgaliyle cephe çöktüğünde Atina’ya döner. Yunan Ordusu terhis edilmiş,
silahlar teslim edilmektedir. Bazı arkadaşlarıyla birlikte silahları teslim
etmeyi kabul etmeyen Klaras, bir süre sonra kendini, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) saflarında Alman işgaline karşı
savaşırken bulur.
KKE,
Alman işgaline karşı topyekûn bir gerilla savaşı kararı alınca, Klaras
Rumeli’de bir gerilla grubu örgütlemekle görevlendirilir. Savaş Tanrısı Ares ile bulunduğu dağın adı olan Velouchiotis’ten oluşan takma adını
burada alır. 16 Şubat 1942’de, Ulusal
Kurtuluş Cephesi’nin (EAM) askeri kanadı olarak Yunan Halk Kurtuluş Ordusu (ELAS) kurulur.
Köklerinden Büyüyen Direniş
Aris Velouchiotis’in askeri liderliğinde 15 kişiyle
başlayan partizan grubu önce yüze, sonra binlere ulaşır. 1943 yazında yaklaşık
10.000 kişiden oluşan ELAS’ın gerilla kuvvetleri, Eylül 1944’te 49.000 kişiye,
bir yıl sonra ise 100.000’e kadar ulaşan silahlı direnişçi ile 2 milyon civarında
destekçiye dek büyür. ELAS, artık Alman işgalinin önündeki en büyük direniş
gücü haline gelmiştir. Öyle ki, II. Dünya Savaşı’nın en büyük sabotaj
eylemlerinden biri olan Gorgopotamos
Köprüsü ve Phthiotis Demiryolu
Tüneli’nin havaya uçurulması, Teselya
Ovası Operasyonları ve Alman general ile subaylarına yönelik suikastların
hepsi ELAS’ın liderliğinde gerçekleşir. ELAS’ın Alman işgalcilerine karşı
eylemleri öylesine etkilidir ki, işgal kuvvetleri öldürülen her Alman’a
karşılık 50 sivil Yunanlıyı idam etme kararı alır.Dmitri Kessel'in 1944 tarihli Ellada
tablosundan Hotel Grande Bretagne'nin
balkonundaki Ares Velouchiotis
Eylül
1944’te II. Dünya Savaşı’nın sonu yaklaşmaktadır. Almanların son savaş kalesi
olan Mora Yarımadası’nda ELAS birlikleri, şiddetli çatışmaların ardından
Almanları yenilgiye uğratır. Bu arada İngiltere, savaş sonrası ülkeye monarşiyi
yeniden getirme planları yapmaktadır. Bunun en kolay yolu ise sürgündeki Ulusal Birlik Hükümeti’ni öne
çıkarmaktır. Komutan Aris henüz Mora’dayken, Komünist Parti’nin de onayladığı,
ELAS’ın Attika ve Selanik’ten çekilmesini içeren Lübnan ve Caserta
Anlaşmaları imzalanmıştır bile. Üstelik Lübnan Anlaşması’yla, kurulan Ulusal Birlik Hükümeti’nde, ELAS
dâhil olmak üzere Yunanistan’daki bütün silahlı kuvvetler, İngiliz General
Scobie komutasına verilir. Komünist Parti (KKE), Ulusal Birlik Hükümeti’ndeki
İngiliz etkisine iyimser bakmaktadır.
Oysa
Komutan Aris, Komünist Parti ile aynı fikirde değildir; o, “kurtuluş hareketinin eli kolu bağlı bir
şekilde İngilizlere teslim edildiğini” düşünmekte ve İngilizlerle savaşın
yakın olduğuna inanmaktadır.
Tarihin Kıyısında Bir Konuşma
ELAS
gerillaları, Almanların en son çekildiği kent olan Lamia’ya zaferle girer. Aris Velouchiotis, kendi doğduğu bu
kentte, halka ve ELAS birliklerine seslenen ünlü konuşmasını yapacaktır. Bir
balkondan yaptığı konuşma, entelektüel Marksist tarih anlatısıyla ulusal
bağımsızlık ve direniş mücadelesinin yolu; ülkenin geçmişi ve geleceğine
ilişkin derinlikli bilgiler içerir.
Komutan
Aris bu konuşmasını yaparken ülke, savaşla barış arasında puslu bir yola girmiş
ve tarih, kendine bambaşka sayfalar açmak üzere baş döndürücü hızla akmaktadır.
Gelecek yazı: Silahlara Veda-2: Rigas Feraios Meydanı’nda
İki Baş
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/silahlara-veda-1-savasla-baris-arasinda-puslu-yol,51124
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com