14 Ağustos 2025 Perşembe

Silahlara veda (2) : Rigas Feraios Meydanı’nda iki baş

Yusuf Nazım
T24 | 14 Ağustos 2025

12 Şubat 1945, Pazartesi – Andreas Syngrou Konağı, Atina

Vasilissis Sofias Caddesi, 5 numaradaki üçgen alınlıklı, iki katlı saray tarihi bir güne hazırlanır gibidir. Binanın, İon başlıklı sütunlardan oluşan sundurmasından salona düşen ışık, yuvarlak masanın cilalı yüzeyinden yansıyarak içeriyi parlak bir göz alıcılıkla aydınlatmaktadır. Kimi paltolu, kravatlı, tıraşlı sivil görünümlü insanlar; kimi çizmeli, bereli, askerî üniformaları içinde subaylar, bir masanın etrafında toplanmışlardır. Sırasıyla, önlerine konulan antlaşma sayfalarını tek tek imzalamakla meşguldürler.

Güneş, bir bulutun arkasında kaybolduğunda, masanın üzerinden yansıyan parlak ışıktan eser kalmaz; salonun içini huzursuz bir karanlık doldurur. Masadakiler ayağa kalkar, birbirleriyle el sıkışırlar.

İmzalanan antlaşma, İngilizlerin yönlendirmesiyle, birtakım taahhütler karşılığında Komünist Parti’nin siyasi ve askerî liderlerinin de onayladığı Varkiza Anlaşması’dır. Yunan Halk Kurtuluş Ordusu ELAS’ın silahlarını teslim ederek tamamen terhis edilmesini de içeren anlaşmanın imzalandığı andır. Görüşmeler 2 Şubat 1945’te, saat 23.00’te, sanayici Petros Kanellopoulos’un Varkiza plajının 2 km kuzeyindeki Vlachika, Vari’deki malikanesinde başlar ve 11 Şubat’ta son şekli verilir. İmza töreni ise bir gün sonra, bugünkü Atina’nın ünlü Sintagma Meydanı’nın kuzeydoğu ucunda, Dışişleri Bakanlığı olarak kullanılan Andreas Syngrou Konağı’nda yapılır.

Anlaşmanın, ülkenin özgürlük ve direniş mücadelesinde tarihsel bir kırılma yaratarak gelecek kuşaklara ağır bir travma bırakacağı, parti liderleri arasında, Komutan Aris ve birkaç yoldaşından başka kimse tarafından öngörülemeyecektir.

Barışın kısa ömrü

Varkiza Anlaşması. Yunan Hükümeti
Basın ve Enformasyon Müdürlüğü'nün
resmi yayını. Atina, Şubat 1945
İşgal sonrası ülkede İngiliz ajanları cirit atmaktadır. Aris’in İngiltere karşıtı fikir ve tutumları, Winston Churchill’i de rahatsız etmekte gecikmez. 18 Kasım 1944’te, Velouchiotis’e karşı sert önlemler alınması çağrısında bulunur. Sonraki aylarda Yunanistan Komünist Partisi ve ELAS (Yunan Halk Kurtuluş Ordusu) birlikleri ile İngiliz ve Yunan hükümet güçleri arasında Atina ve bir dizi şehirde çatışmalar yaşanır. Çatışmalar 33 gün sürer ve 11 bin kişi hayatını kaybeder.

12 Şubat 1945’te imzalanan Varkiza Antlaşması, Yunanistan’da Alman işgali sırasında direnişin belkemiğini oluşturan EAM/ELAS ile Yunan hükümeti arasında, İngilizlerin gözetiminde gerçekleşir.

Varkiza Antlaşması, kâğıt üzerinde barışı vaat eden ama sahada yeni bir savaşın habercisi olan bir dönüm noktasıdır. ELAS, işgal yıllarında dağlarda topladığı silahları teslim ettiğinde sadece askerî gücünü değil, aynı zamanda siyasî caydırıcılığını da yitirir. Anlaşmanın imzalandığı andan itibaren, sağcı paramiliter gruplar ve devletin güvenlik aygıtı, “beyaz terör” olarak adlandırılan şiddet dalgasını başlatır; af hükümlerini fiilen hiçe sayarak eski direnişçileri hedef alırlar.

Komünist Parti (KKE) ve EAM, antlaşma sonrasında “yasal siyaset” alanında kalmayı hedeflese de hükümetin güvenlik ve idari kadrolarını paylaşma vaadi hayata geçirilmez. Af yasasının keyfî uygulanması, sol kökenli belediye başkanlarının görevden alınması, solun siyasî varlığını hızla daraltır. Bu süreç, antlaşmanın öngördüğü demokratikleşme vaadini de boşa çıkarır. İngiliz destekli hükümetin bu fırsatı kullanarak devlet aygıtını tek taraflı güçlendirmesi, savaş yorgunu Yunanistan’ı hızla yeni bir iç savaşa sürükleyecektir.

Aris’in mektubu ve dağlara dönüş

Aris Velouchiotis, Komünist Parti üyelerinden ve ELAS gerillalarından kimsenin ikna olmadığı anlaşmaya karşı, Komünist Parti’nin Merkez Komitesi üyelerine bir mektup gönderir. Anlaşmanın içerdiği tuzaklara işaret eder, tehlikesini anlatır, kararın bir kez daha gözden geçirilmesini ister. Görüşleri hiçbir şekilde dikkate alınmayınca partiyle çatışmaya girer ve anlaşmanın bir ihanet olduğunu söyleyerek yeniden dağlara dönmeye karar verir.

Komutan Aris, parti disiplinine uymadığı gerekçesiyle Komünist Parti’den ihraç edilir. Bundan sonra savaş, Komutan Aris liderliğinde yeni kurulan Ulusal Bağımsızlık Cephesi ile İngilizler, Yunan hükümeti ve kırsaldaki sağcı paramiliter güçler arasında devam edecektir. Bu, aynı zamanda ELAS’ın silahlara veda ettiği Varkiza Antlaşması sonrası Yunanistan Krallığı hükümetine karşı başlayacak ayaklanmanın da kıvılcımını ateşleyecektir. Bir tarafta İngiltere ve ABD destekli krallık güçleriyle, 1949’a dek sürecek iç savaş, komünistlerin yenilgisiyle sonuçlanacaktır.

Ege’nin iki yakasını birleştiren iki hikâye

1945 baharında dağlara çekilen Komutan Aris’e gelince…

Egemenler ile yeryüzünün ötekileri arasında süregelen mücadelenin tarihi, aynı zamanda biat etmeyip yaşadıkları dünyadan daha çok nefes almak için direnenlerin, boyun eğmeyip otoriteye başkaldıranların acımasızca cezalandırılması tarihidir.

1400’lerin başında, Ege’nin doğu kıyısındaki Karaburun Yarımadası; adalet, hak ve eşitlik arayan ötekilerin büyük bir isyanına tanıklık etmiştir. Şeyh Bedrettin’in düşüncelerinden esinlenen Börklüce Mustafa önderliğinde Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin adalet, eşitlik ve ortak mülkiyet esasına dayalı bir yaşam kurma amacıyla giriştikleri bir ayaklanmadır bu. Osmanlı güçleri isyanı kanlı biçimde bastırmış, yakalanan Börklüce Mustafa, halkı sindirmek ve gözdağı vermek amacıyla çarmıha gerilerek cansız bedeni çift hörgüçlü bir devenin sırtında günlerce dolaştırılmıştır.

Faggos Vadisi’nde son nefes

Altı yüz yıl sonra Ege’nin batı yakasında da tarih benzer şekilde akacaktır. Tam bağımsız bir ülke, adalet ve eşitlik peşinde savaşırken düşmana değil de dağlara sığınmayı tercih eden Komutan Aris ve birliği, Arta ilindeki Mesounda’daki Faggos Vadisi’nde sıkıştırılır. Çatışmalar sonrası vadi yamaçlarına çekilen gerilla birliği, verdiği mola sırasında Aris önce tabancasıyla intihar eder; ardından koruması Tzavelas da Aris’e sarılarak el bombasıyla kendini patlatır.

16 Haziran’da, Voidaros Ulusal Muhafız Taburu iki cesedi bulduğunda başlarını keser ve Myrofyllo köyü sakinlerine, sonra da Trikala’ya götürüp ibret olsun diye sergilerler. Ötekilerin, eşitlik ve özgürlük isteyerek egemen güce karşı direnmesi affedilmez bir suçtur. Son olarak Aris ve Tzavelas’ın kesik başlarını, Rigas Feraios Meydanı’ndaki bir lamba direğine asarlar.

Rigas Feraios Meydanı’nın adını duyunca bir an durmak gerekir. Bu adı biraz kazıdığınızda, tarihin acı ve ironik bir cilvesi karşılar bizi. Çok değil, bir yıl önce, 1944’te Alman işgaline karşı direnen gençlerin Naziler tarafından ibret olsun diye asıldığı yerdir burası. Böylece faşizm, Alman maskesiyle direnenlerden aldığı intikamını, işgal yenilgisinden bir yıl sonra, üstelik Nazi zulmünün simgesi olmuş bir meydanda, bu sefer Yunan maskesiyle bir kez daha almış olur. Geride, dişleri kötücül bir nefretle bilenmiş egemenlerin, yeryüzünde bir nefes daha fazla alabilmek uğruna direnenlere karşı acımasız zulmünden, trajik bir hikâye daha kalır.

Gelecek yazı: Silahlara Veda (3) : Tarihin Sığınak Kapısı – Casene Mağarası

Not: Yunan Komünist Partisi (KKE), Aris Velouchiotis’in itibarını ilk kez 1962’de yarı resmî olarak iade etmeye karar verir. 16 Temmuz 2011’de yapılan Panhelenik Konferans’ta ise Velouchiotis’in, Varkiza Anlaşması’na ilişkin değerlendirmesinde haklı olduğu kabul edilir. Resmî kabul töreni, Velouchiotis’in Alman işgalinin sona ermesi üzerine ünlü balkon konuşmasını yaptığı Lamia’da, 9 Ekim 2011’de gerçekleşir.

https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/silahlara-veda-1-savasla-baris-arasinda-puslu-yol,51124

13 Ağustos 2025 Çarşamba

Silahlara veda (1): Savaşla barış arasında puslu yol

Yusuf Nazım
T24 | 13 Ağustos 2025

Paltolu, kalpaklı, bereli adamlar — kalabalık bir grup — yere serilmiş çadır bezinin önünde toplanmışlar.

Ellerinde silah, bellerinde fişeklik, omuzlarında tüfekleri, yüzlerinde tarihsel bir kırılma anının ağır, hüzün dolu izleri. Hepsi gergin, hepsinin suratları asık, hepsi dokunsan ağlayacak gibiler.

Çadır bezin başındaki adam işaretini verir. İçlerinden biri, isteksiz adımlarla ilerler, silahını bezin üzerine sertçe bırakır, çekip gider. Arkasından başka biri daha adımlarını sürüyerek gelir, silahını düşmanının yüzüne çarpar gibi yerdeki diğer silahın yanına fırlatır! Sonra birer birer gelmeye devam ederler. Yakın tarihin hafızasını yontarak ilerlemiş, hoyrat bir zamana sıkışmış, gönülsüz bir ordunun gölgeleri gibidirler. Kimi okşayarak saygıyla koyar yere, kimi küfredercesine öfkeli, kimi canını bırakır gibi terk eder silahını.

Yüzler gergin, yüzler somurtkan, yüzler ağlamaklı. Hayır, hayır, ağlamaklı değil, ağlıyorlar! Sakallı, bereli, silahlı koca koca adamlar ağlaşıyorlar. Kimi cebinden çıkardığı bir tomar bez parçasıyla siliyor, kimi elinin tersiyle kuruluyor gözlerini, kimiyse iri, kaba cüssesiyle sarsılıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor…

Suskun Silahların Hikâyesi

ELAS'ın silah bırakma anı, Şubat 1945

Olay 1945 yılı Şubat’ında Yunanistan’da geçmektedir. Ülkenin Alman işgalinden kurtarılmasındaki temel güç olan, Yunan tarihinin en büyük gerilla ordusu ELAS (Yunan Halk Kurtuluş Ordusu) partizanları, Ulusal Birlik Hükümeti’yle yapılan anlaşma gereği silahlarını bırakmaktadırlar. Hikâyedeki silah bırakma seremonisi, ELAS gerillalarının silahlarını bıraktığı 36 merkezden birinde geçmektedir. Anlaşmanın uygulanması, İngiliz tuğgeneral önderliğinde Trikala’ya giden özel bir İngiliz heyeti tarafından izlenir. Aralarında çeşitli tipte top, tüfek, makineli tüfek, tabanca ve havan topu olmak üzere 51.873 adet silah Ulusal Muhafızlar ile İngilizlere teslim edilirken, daimi ve yedek ELAS gerillalarının tamamı terhis edilir; köylerine, kasabalarına gönderilir. Silah teslim etme işlemi 16 günde tamamlanır.

Yunanistan’ın işgal, direniş ve bağımsızlık tarihinde derin izler bırakan ELAS’ın ilginç, ilginç olduğu kadar da dramatik bir hikâyesi vardır.

Thanasis Klaras’tan Aris Velouchiotis’e

Varlığını büyük ölçüde, Orta Batı Yunanistan’da, Oiti Dağları eteklerindeki Lamia kasabasından çıkıp genç yaşta komünist fikirlerle tanışan Thanasis Klaras’a borçludur.

Klaras, II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlara karşı Yunanistan ordusu saflarında çarpışır. Burada kararlılığı, cesareti ve disipliniyle öne çıkar. Nisan 1941’de Alman işgaliyle cephe çöktüğünde Atina’ya döner. Yunan Ordusu terhis edilmiş, silahlar teslim edilmektedir. Bazı arkadaşlarıyla birlikte silahları teslim etmeyi kabul etmeyen Klaras, bir süre sonra kendini, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) saflarında Alman işgaline karşı savaşırken bulur.

KKE, Alman işgaline karşı topyekûn bir gerilla savaşı kararı alınca, Klaras Rumeli’de bir gerilla grubu örgütlemekle görevlendirilir. Savaş Tanrısı Ares ile bulunduğu dağın adı olan Velouchiotis’ten oluşan takma adını burada alır. 16 Şubat 1942’de, Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (EAM) askeri kanadı olarak Yunan Halk Kurtuluş Ordusu (ELAS) kurulur.

Köklerinden Büyüyen Direniş

Dmitri Kessel'in 1944 tarihli Ellada
tablosundan Hotel Grande Bretagne'nin
 balkonundaki Ares Velouchiotis
Aris Velouchiotis’in askeri liderliğinde 15 kişiyle başlayan partizan grubu önce yüze, sonra binlere ulaşır. 1943 yazında yaklaşık 10.000 kişiden oluşan ELAS’ın gerilla kuvvetleri, Eylül 1944’te 49.000 kişiye, bir yıl sonra ise 100.000’e kadar ulaşan silahlı direnişçi ile 2 milyon civarında destekçiye dek büyür. ELAS, artık Alman işgalinin önündeki en büyük direniş gücü haline gelmiştir. Öyle ki, II. Dünya Savaşı’nın en büyük sabotaj eylemlerinden biri olan Gorgopotamos Köprüsü ve Phthiotis Demiryolu Tüneli’nin havaya uçurulması, Teselya Ovası Operasyonları ve Alman general ile subaylarına yönelik suikastların hepsi ELAS’ın liderliğinde gerçekleşir. ELAS’ın Alman işgalcilerine karşı eylemleri öylesine etkilidir ki, işgal kuvvetleri öldürülen her Alman’a karşılık 50 sivil Yunanlıyı idam etme kararı alır.

Eylül 1944’te II. Dünya Savaşı’nın sonu yaklaşmaktadır. Almanların son savaş kalesi olan Mora Yarımadası’nda ELAS birlikleri, şiddetli çatışmaların ardından Almanları yenilgiye uğratır. Bu arada İngiltere, savaş sonrası ülkeye monarşiyi yeniden getirme planları yapmaktadır. Bunun en kolay yolu ise sürgündeki Ulusal Birlik Hükümeti’ni öne çıkarmaktır. Komutan Aris henüz Mora’dayken, Komünist Parti’nin de onayladığı, ELAS’ın Attika ve Selanik’ten çekilmesini içeren Lübnan ve Caserta Anlaşmaları imzalanmıştır bile. Üstelik Lübnan Anlaşması’yla, kurulan Ulusal Birlik Hükümeti’nde, ELAS dâhil olmak üzere Yunanistan’daki bütün silahlı kuvvetler, İngiliz General Scobie komutasına verilir. Komünist Parti (KKE), Ulusal Birlik Hükümeti’ndeki İngiliz etkisine iyimser bakmaktadır.

Oysa Komutan Aris, Komünist Parti ile aynı fikirde değildir; o, “kurtuluş hareketinin eli kolu bağlı bir şekilde İngilizlere teslim edildiğini” düşünmekte ve İngilizlerle savaşın yakın olduğuna inanmaktadır.

Tarihin Kıyısında Bir Konuşma

ELAS gerillaları, Almanların en son çekildiği kent olan Lamia’ya zaferle girer. Aris Velouchiotis, kendi doğduğu bu kentte, halka ve ELAS birliklerine seslenen ünlü konuşmasını yapacaktır. Bir balkondan yaptığı konuşma, entelektüel Marksist tarih anlatısıyla ulusal bağımsızlık ve direniş mücadelesinin yolu; ülkenin geçmişi ve geleceğine ilişkin derinlikli bilgiler içerir.

Komutan Aris bu konuşmasını yaparken ülke, savaşla barış arasında puslu bir yola girmiş ve tarih, kendine bambaşka sayfalar açmak üzere baş döndürücü hızla akmaktadır.

Gelecek yazı: Silahlara Veda-2: Rigas Feraios Meydanı’nda İki Baş

https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/silahlara-veda-1-savasla-baris-arasinda-puslu-yol,51124