T24 | 14 Ağustos 2025
12
Şubat 1945, Pazartesi – Andreas Syngrou Konağı, Atina
Vasilissis
Sofias Caddesi, 5 numaradaki üçgen alınlıklı, iki katlı saray tarihi bir güne
hazırlanır gibidir. Binanın, İon başlıklı sütunlardan oluşan sundurmasından
salona düşen ışık, yuvarlak masanın cilalı yüzeyinden yansıyarak içeriyi parlak
bir göz alıcılıkla aydınlatmaktadır. Kimi paltolu, kravatlı, tıraşlı sivil
görünümlü insanlar; kimi çizmeli, bereli, askerî üniformaları içinde subaylar,
bir masanın etrafında toplanmışlardır. Sırasıyla, önlerine konulan antlaşma
sayfalarını tek tek imzalamakla meşguldürler.
Güneş,
bir bulutun arkasında kaybolduğunda, masanın üzerinden yansıyan parlak ışıktan
eser kalmaz; salonun içini huzursuz bir karanlık doldurur. Masadakiler ayağa
kalkar, birbirleriyle el sıkışırlar.
İmzalanan
antlaşma, İngilizlerin yönlendirmesiyle, birtakım taahhütler karşılığında
Komünist Parti’nin siyasi ve askerî liderlerinin de onayladığı Varkiza Anlaşması’dır. Yunan Halk
Kurtuluş Ordusu ELAS’ın silahlarını teslim ederek tamamen terhis edilmesini de
içeren anlaşmanın imzalandığı andır. Görüşmeler 2 Şubat 1945’te, saat 23.00’te,
sanayici Petros Kanellopoulos’un Varkiza plajının 2 km kuzeyindeki Vlachika,
Vari’deki malikanesinde başlar ve 11 Şubat’ta son şekli verilir. İmza töreni
ise bir gün sonra, bugünkü Atina’nın ünlü Sintagma
Meydanı’nın kuzeydoğu ucunda, Dışişleri Bakanlığı olarak kullanılan Andreas
Syngrou Konağı’nda yapılır.
Anlaşmanın,
ülkenin özgürlük ve direniş mücadelesinde tarihsel bir kırılma yaratarak
gelecek kuşaklara ağır bir travma bırakacağı, parti liderleri arasında, Komutan
Aris ve birkaç yoldaşından başka kimse tarafından öngörülemeyecektir.
Barışın kısa ömrü
İşgal
sonrası ülkede İngiliz ajanları cirit atmaktadır. Aris’in İngiltere karşıtı
fikir ve tutumları, Winston Churchill’i
de rahatsız etmekte gecikmez. 18 Kasım 1944’te, Velouchiotis’e karşı sert
önlemler alınması çağrısında bulunur. Sonraki aylarda Yunanistan Komünist
Partisi ve ELAS (Yunan Halk Kurtuluş
Ordusu) birlikleri ile İngiliz ve Yunan hükümet güçleri arasında Atina ve
bir dizi şehirde çatışmalar yaşanır. Çatışmalar 33 gün sürer ve 11 bin kişi
hayatını kaybeder.Varkiza Anlaşması. Yunan Hükümeti
Basın ve Enformasyon Müdürlüğü'nün
resmi yayını. Atina, Şubat 1945
12
Şubat 1945’te imzalanan Varkiza Antlaşması,
Yunanistan’da Alman işgali sırasında direnişin belkemiğini oluşturan EAM/ELAS
ile Yunan hükümeti arasında, İngilizlerin gözetiminde gerçekleşir.
Varkiza Antlaşması, kâğıt üzerinde barışı vaat eden
ama sahada yeni bir savaşın habercisi olan bir dönüm noktasıdır. ELAS, işgal
yıllarında dağlarda topladığı silahları teslim ettiğinde sadece askerî gücünü
değil, aynı zamanda siyasî caydırıcılığını da yitirir. Anlaşmanın imzalandığı
andan itibaren, sağcı paramiliter gruplar ve devletin güvenlik aygıtı, “beyaz terör” olarak adlandırılan şiddet
dalgasını başlatır; af hükümlerini fiilen hiçe sayarak eski direnişçileri hedef
alırlar.
Komünist
Parti (KKE) ve EAM, antlaşma sonrasında “yasal siyaset” alanında kalmayı
hedeflese de hükümetin güvenlik ve idari kadrolarını paylaşma vaadi hayata
geçirilmez. Af yasasının keyfî uygulanması, sol kökenli belediye başkanlarının
görevden alınması, solun siyasî varlığını hızla daraltır. Bu süreç, antlaşmanın
öngördüğü demokratikleşme vaadini de boşa çıkarır. İngiliz destekli hükümetin
bu fırsatı kullanarak devlet aygıtını tek taraflı güçlendirmesi, savaş yorgunu
Yunanistan’ı hızla yeni bir iç savaşa sürükleyecektir.
Aris’in mektubu ve dağlara dönüş
Aris Velouchiotis, Komünist Parti üyelerinden ve ELAS
gerillalarından kimsenin ikna olmadığı anlaşmaya karşı, Komünist Parti’nin
Merkez Komitesi üyelerine bir mektup gönderir. Anlaşmanın içerdiği tuzaklara
işaret eder, tehlikesini anlatır, kararın bir kez daha gözden geçirilmesini
ister. Görüşleri hiçbir şekilde dikkate alınmayınca partiyle çatışmaya girer ve
anlaşmanın bir ihanet olduğunu söyleyerek yeniden dağlara dönmeye karar verir.
Komutan Aris, parti disiplinine uymadığı gerekçesiyle Komünist Parti’den ihraç edilir. Bundan sonra savaş, Komutan Aris liderliğinde yeni kurulan Ulusal Bağımsızlık Cephesi ile İngilizler, Yunan hükümeti ve kırsaldaki sağcı paramiliter güçler arasında devam edecektir. Bu, aynı zamanda ELAS’ın silahlara veda ettiği Varkiza Antlaşması sonrası Yunanistan Krallığı hükümetine karşı başlayacak ayaklanmanın da kıvılcımını ateşleyecektir. Bir tarafta İngiltere ve ABD destekli krallık güçleriyle, 1949’a dek sürecek iç savaş, komünistlerin yenilgisiyle sonuçlanacaktır.
Ege’nin iki yakasını birleştiren iki
hikâye
1945
baharında dağlara çekilen Komutan Aris’e gelince…
Egemenler
ile yeryüzünün ötekileri arasında süregelen mücadelenin tarihi, aynı zamanda
biat etmeyip yaşadıkları dünyadan daha çok nefes almak için direnenlerin, boyun
eğmeyip otoriteye başkaldıranların acımasızca cezalandırılması tarihidir.
1400’lerin
başında, Ege’nin doğu kıyısındaki Karaburun Yarımadası; adalet, hak ve eşitlik
arayan ötekilerin büyük bir isyanına tanıklık etmiştir. Şeyh Bedrettin’in düşüncelerinden esinlenen Börklüce Mustafa önderliğinde Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin
adalet, eşitlik ve ortak mülkiyet esasına dayalı bir yaşam kurma amacıyla
giriştikleri bir ayaklanmadır bu. Osmanlı güçleri isyanı kanlı biçimde
bastırmış, yakalanan Börklüce Mustafa,
halkı sindirmek ve gözdağı vermek amacıyla çarmıha gerilerek cansız bedeni çift
hörgüçlü bir devenin sırtında günlerce dolaştırılmıştır.
Faggos Vadisi’nde son nefes
Altı
yüz yıl sonra Ege’nin batı yakasında da tarih benzer şekilde akacaktır. Tam
bağımsız bir ülke, adalet ve eşitlik peşinde savaşırken düşmana değil de
dağlara sığınmayı tercih eden Komutan Aris ve birliği, Arta ilindeki
Mesounda’daki Faggos Vadisi’nde sıkıştırılır. Çatışmalar sonrası vadi
yamaçlarına çekilen gerilla birliği, verdiği mola sırasında Aris önce
tabancasıyla intihar eder; ardından koruması Tzavelas da Aris’e sarılarak el
bombasıyla kendini patlatır.
16
Haziran’da, Voidaros Ulusal Muhafız Taburu iki cesedi bulduğunda başlarını
keser ve Myrofyllo köyü sakinlerine, sonra da Trikala’ya götürüp ibret olsun
diye sergilerler. Ötekilerin, eşitlik ve özgürlük isteyerek egemen güce karşı
direnmesi affedilmez bir suçtur. Son olarak Aris ve Tzavelas’ın kesik
başlarını, Rigas Feraios Meydanı’ndaki bir lamba direğine asarlar.
Rigas
Feraios Meydanı’nın adını duyunca bir an durmak gerekir. Bu adı biraz
kazıdığınızda, tarihin acı ve ironik bir cilvesi karşılar bizi. Çok değil, bir
yıl önce, 1944’te Alman işgaline karşı direnen gençlerin Naziler tarafından
ibret olsun diye asıldığı yerdir burası. Böylece faşizm, Alman maskesiyle direnenlerden
aldığı intikamını, işgal yenilgisinden bir yıl sonra, üstelik Nazi zulmünün
simgesi olmuş bir meydanda, bu sefer Yunan maskesiyle bir kez daha almış olur.
Geride, dişleri kötücül bir nefretle bilenmiş egemenlerin, yeryüzünde bir nefes
daha fazla alabilmek uğruna direnenlere karşı acımasız zulmünden, trajik bir
hikâye daha kalır.
Gelecek yazı: Silahlara Veda (3) : Tarihin Sığınak Kapısı –
Casene Mağarası
Not: Yunan Komünist Partisi (KKE),
Aris Velouchiotis’in itibarını ilk kez 1962’de yarı resmî olarak iade etmeye
karar verir. 16 Temmuz 2011’de yapılan Panhelenik Konferans’ta ise
Velouchiotis’in, Varkiza Anlaşması’na ilişkin değerlendirmesinde haklı olduğu
kabul edilir. Resmî kabul töreni, Velouchiotis’in Alman işgalinin sona ermesi
üzerine ünlü balkon konuşmasını yaptığı Lamia’da, 9 Ekim 2011’de gerçekleşir.