T24 | 2 Eylül 2017
Adım barış!
Devletsizim! Milliyetim yoktur benim, bayrağım da. Ülke,
sınır, kural tanımam, uyruğuna bakmam insanların ben.
Acılarım var bu yeryüzünde. Hepsi birbirinden farklı, hepsi
birbirine ırak.
Trablus’ta çoktan unutulmuşum, Sana’da can çekişiyorum,
Kabil’de demir bir kafesteyim.
Şengal’de Ezidi bir anne, Bodrum’da sahile vuran bir çocuk, Musul’da
prangalanmış bir köleyim.
Ege’nin iki yakasından birbirine bakan derin bir özlemin
adıyım.
Cizre’de yaralı, Filistin’de kanamalı, Myanmar’da çaresiz bir
ölüyüm ben.
Adım barış!
Ne bir dine aitim, ne bir mezhebim var, ne de teninin
rengiyle övünen bir dâhiyim.
Ben olmadan yaşam olmaz. Bensiz yaşam olursa, o yaşamın tadı
olmaz.
Bu yüzden Diyarbakır’ım ben. Diyarbakır’da, surlarından
kanayan bir yarayım. Halep’im, Şam’ım, Bağdat’ım. Şehirlerin baharat kokulu
yollarıyım. Lazkiye’de bir Arap kadının ellerindeki kınayım.
Anadolu’da Ankara’yım ben. Ankara’nın Yüksel Caddesi’nde her
gün açan, kucak dolusu papatyayım.
Orada, etrafı tellerle kuşatılmış, kitap okuyan bir heykel,
açlığın koynunda usanmadan, yılmadan gülümseyen, gülüşlerinden yaralı iki
çocuğum ben.
Adım barış!
Soyuna bakmam insanların, ırkından anlamam, düşüncelerine
göre ayırt etmem.
Özgürlük yoldaşımdır benim, tutkularım var, sınır tanımayan.
Yaraları, yaralarıma bağlı bir kadının saçlarına takılmış,
bir kırmızı gonca gülüm ben.
Şairim, bir şiirin dizelerinde, incir ağacıyım bir şarkınım
sözlerinde, tutkuyum insanların dillerinde.
İşte bu kadar derin, vefalı ve anlamlı, bu kadar
vazgeçilmezim ben.
Adım barış!
Cinsiyetim yoktur benim, yüzlerce dil bilirim, hepsi
birbirinden zengin, hepsi birbirinden değerli.
Türk’üm, Kürt’üm, Ermeni’yim; bir o kadar da Rum’um,
Arap’ım, Çerkez’im.
Arap’ın içinde Hıristiyan, Kürt’ün içinde Zaza, onun içinde
Süryani’yim.
Her birinin içinde, ne kadar azalsam da, yine de çoğum ben.
Az olduğum zaman mahpus, bazen sürgün, bazense çok ıraklardayım.
Dilsizim kimi zaman, kimi zaman acı, kimi zaman kederli, çoğu
zaman suskunum.
Lakin bekleyenim çok benim.
Gün olur namlunun ucundayım, gün olur kelepçede, gün olur
iki satırlık bir kanun hükmündeyim.
Adım barış!
Kindar değilim. Nefretim yoktur hiçbir canlıya. Hepsini eşit
bilir, ayrımsız severim. Hiçbir müktedirin ağzına bakmam, kimseye biat etmem,
yaşayınca koşulsuz, özgürce yaşamak isterim yaşayacaklarımı.
Çünkü toprağım ben, suyum, havayım.
Yalnızca bu kadar da değil; toprakta karıncayım, suda
balığım, havada kuşum.
Şehrin ortasında bir park, parkta bir ağaç, ağaçta bir dal,
dalda bir zeytinim ben.
Adım barış!
Çoğu zaman, özlemi en çok duyulan şeyin adıyım ben.
Adalet dersen, kardeşimdir benim, onunla nefes alırım,
onunla veririm. Eşitlik olmadığı zaman ben bir hiçim, yaşayamam.
Şehirler bir bir yıkılırken, semtler dümdüz edilirken, geride
kalan son ev terk edilir, son ışık söner, son ağaç kesilirken sığınılacak
kutsal bir yurdum ben.
Şu karanlık gökyüzü altında, son çareniz de tükendiğinde, feriniz
iyiden iyiye azaldığında, size bahşedilmiş bu cennet yeryüzünde, tıkanıp soluksuz
kaldığınızda, alacağınız o son nefesim ben.
En karamsar anınızda, rengârenk çiçekler gibi açacak, nefti
bir ormancasına kapınızda yeşerecek, dağların yabanıl doruklarından yükselip, kararmış
ufkunuza kanat çırpacak, sarsılmaz bir umudum ben.
Adım barış!
Adımı siz koymuşsunuz.
Rüzgârım ben, efil efil eserim, esmeye muhtacım.
Çoğu zaman elim kolum bağlıdır benim, özgürlüğe susamışım,
eşitliğe hasretim.
Çok uzun bir gecenin şafağında, er geç parıldayacak, göz
kamaştırıcı bir ışığım ben.
Belki de hiç gelmeyecekmiş sanılan, lakin hep sabırsızlıkla
beklenen, geldiğinde ise, ıssız tepelerin yamaçlarındaki dağ menekşeleri gibi
deli dolu açacak taptaze bir baharım ben.
Adım barış!
Henüz var olmadım ben.
Bu dünyaya yabancıyım ama mutlaka geleceğim.
Bu dünyaya yabancıyım ama mutlaka geleceğim.
Gelişi müjdeyle anılacak, coşkuyla kutlanacak, adına
bayramlar yapılacak henüz doğmamış bir çocuğum.
Bir çölün ayazında, kuru bir ağacın dalında, her an uç
vermeye hazırlanan bir tomurcuğum.
Gülünce yüzünde güller açan, yüreği aşklar mevsimi bir
kadının, kalbinde arsızca kanatlanan asi bir çiçeğim ben.
Adım barış!
Not: 1 Eylül Dünya
Barış Günü’nde, barış tüm dünyanın üstüne olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com