Yusuf Nazım
T24 | 13 Nisan 2023
Maydanoz da neyin nesi, dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Demokrasi hadi neyse de, maydanoz da ne oluyor böyle?
Haklısınız.
Aslında her şey bir şiirin başının altından çıktı.
Musa Anter‘in, her seferinde beni güldüren o trajikomik
anısı olmasaydı eğer, Mithat Sancar‘ı dinlediğimde maydanozlar da aklıma
gelmeyecekti.
Ne zaman ki Sancar, cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal
Kılıçdaroğlu’nu desteklemek için beklentiniz nedir, diye sorulduğunda; biz bir
şey istemiyoruz, dedi, işte o zaman benim de aklıma maydanozlar geldi.
* * *
Sene 1959, 17 Aralık.
Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da sabahın ayazında kimi
kapılar hoyratça çalınmaktadır.
Malûm olay Türkiye’de geçiyor ve kapılara dayanmak için
sabahın körü tercih ediliyorsa akla hemen devletin kolluk kuvvetleri gelir.
Nitekim öyle olmuştur; kolluk güçleri çeşitli şehirlerde
farklı adreslere yaptıkları baskınlarda önce 30, arkasından 19 daha olmak üzere
toplam 49 kişiyi derdest ederek Ankara’ya götürmüştür.
Tutuklananların tamamı Kürt’tür ve haklarında dava açılır.
Bu ülkenin genlerine yazılmıştır; Kürt deyince bölücü, solcu
deyince komünist gelir akla.
Egemenlerce böyle şırınga edilmiştir zihinlere.
Çünkü yasalar ona göre yapılmış, o yıllarda bölücü ve
komünist olmanın cezası da ağırlaştırılmıştır.
Böylece 49 genç Kürt aydını, yazarı, entelektüeline
bölücülükten yargılanacakları yıllar sürecek mahkemelerin yolu açılmış olur.
49'lardan bir grup |
Maydanozlar sizin olsun, bize
özgürlüğümüzü verin
Peki, bu gençler ne için yargılanır?
Sebebi basit bir şiirdir aslında.
Şiir deyip de geçmeyin, bu ülkede silah kadar tehlikelidir
şiir.
1925 yılında yazdığı bir şiirden dolayı İstiklal
mahkemelerinde boşuna 15 yıl kürek cezasına çarptırılmamıştır Nazım Hikmet.
İktidarlar Attila İlhan’ı, Can Yücel’i ve daha birçoğunu
şiirlerinden dolayı yargılar da, üstelik Kürtçe yazdığı bir şiirden dolayı Musa
Anter’i es geçer mi?
Geçmezler!
Musa Anter 1959 yılı Ağustos ayında İleri Yurt gazetesinde
Kürtçe Kımıl (Qimil) adlı bir şiir yazar.
Kımıl bir süne zararlısının adıdır.
O yılları yaşayanlar bilir. 1980 öncesi radyo programlarında
Kımılın ne menem bir süne zararlısı olduğu sıkça anlatılırdı.
Çocuktum. Ben de onu bir şiir olarak bilmezden önce, süne
zararlısı olarak kımılı çok iyi tanımıştım.
Şiirde tarlasına süne zararlısı (Kımıl) bulaşan çaresiz bir
kızın hikâyesi anlatılmaktadır. Musa Anter altına şu notu düşmüştür:
“Üzülme bacım, seni
süne ve sünenin ıstırabından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık.”
Bu notu düştüğü için de ülkede kıyamet kopmuştur.
Genç bir Kürt aydını olarak Musa Anter zaten iktidarın
öfkesini üzerine çekmektedir. Dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından “kafasının ezilmesi” istenmektedir.
Genç Musa derhal gözaltına alınır, hakkında bölücülükten
dava açılır.
Bunun üzerine, onu desteklemek amacıyla ülke çapında birçok
Kürt aydını tepki gösterir, yazılar yazar.
İşte sabahın ayazında kolluk güçlerini harekete geçirerek kapılara
dayandıran da budur.
Musa Anter’e destek verdiği tespit edilen 16’sı hukukçu 50 Kürt
aydını tutuklanır. Bunlardan biri cezaevinde mide kanamasından ölünce geriye 49
kişi kalacaktır.
Araya 27 Mayıs Darbesi’nin girmesi; ülke çapında Kürt aşiret
liderleri ve ileri gelenlerine karşı yapılan yeni tutuklamalar, bunlardan
485’inin Sivas Kampı’nda enterne edilmesi, açılan yeni davalar…
Bu karışıklıkta başlayan çoğu idamlar yargılanan 49 Kürt
aydının mahkemesi de uzadıkça uzar.
* * *
Musa Anter‘in anılarından okumuştum.
Tarihe kırkdokuzlar
davası olarak geçen yargılamalar aylarca sürer. Mahkemede zaman zaman
ilginç tartışmalar yaşanmaktadır.
Bunların çoğu da tahmin edeceğiniz üzere Kürtlerin var olup
olmadığı üzerinedir.
Duruşmadakiler ana dillerinin Kürtçe olduğunu, çoluğuyla
çocuğuyla bu dilde konuştuklarını söyler; dolayısıyla Kürtçenin bir dil
olduğunu, bu dili konuşanların da Kürt olduğunu örnekleriyle kanıtlamaya
çalışırlar.
Duruşma sırasında savunmalar, yapılan itirazlar; bu sözcük
Türkçe’dir, şu sözcük Kürtçe’dir diye günlerce sürer gider.
Bir ara tartışmalar, maydanoz
sözcüğünün kökeni üzerine takılır kalır. Karşılıklı itirazlar oldukça
hararetlidir. Duruşma saatlerce uzar, bir türlü bitmek bilmez.
Sonunda tutuklulardan biri dayanamaz, ayağa kalkar:
“Tamam, hâkim bey
kabul ediyoruz!” der, “Maydanozlar
sizin olsun, bize özgürlüğümüzü verin.”
Salonda, mahkeme heyeti dâhil bir kahkaha tufanıdır kopar.
HDP Eş Başkanı Mithat Sancar |
Bir yıldır çalışmalarını sürdüren altılı masa,
cumhurbaşkanlığı seçiminin anahtarını elinde tutan HDP’yi masaya davet etmeye
bir türlü cesaret edemez.
Kürt fobisi bir hayalet gibi masanın üzerindedir ve
kimilerinin de bu hayaletten ödü kopmaktadır.
Acaba ne isteyeceklerdir? Kimlik mi, statü mü, ana dil mi?
Sonunda HDP’siz olarak aralarında anlaşır, adayı olarak
Kemal Kılıçdaroğlu’nu belirlerler.
HDP yönetiminin ise gönlü Kılıçdaroğlu’ndan yanadır. Ancak,
hele bir gelsinler, kapımızı çalıp kahvemizi içsinler diye düşünülür.
Mithat Sancar bir televizyon programında, cumhurbaşkanlığı
seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemek için beklentiniz nedir, diye sorulduğunda;
bizim özel bir beklentimiz yok der, tek isteğimiz bu ülkeye gerçek demokrasinin
gelmesidir.
İşte bunu duyduğumda, hafızamın derinliklerinde kök salmış
eski bir hikâyeyi anımsadım, maydanozlar aklıma geldi, gülümsedim.
Aslında Mithat Sancar,
“Koltuklar sizin olsun, bize demokrasiyi
verin, yeter.” demek istiyordu.
Ve cümle partilere,
gerçek bir demokrasi için meydan okuyor, haydi bakalım, hodri meydan diyordu.
Öyle ya, 6,5 milyon
seçmeni yok sayarak nasıl demokrat olunuyordu ki?
* * *
Bu arada merak edenleriniz olmuştur.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, Diyarbakır valisini arayarak
kafasının ezilmesini istediği Musa Anter’e gelince.
Bilenler bilir, idamla yargılanan yazar ceza alır, aftan
çıkar. Sonraları hakkında yeni davalar açılır, tutuklanır, toplam 11,5 yıl
hapis yatar. Ancak bir türlü kafasını ezmeyi başaramazlar.
Daha sonraları mı?
Celal Bayar’ın o sözünden sonra 40 yıl geçer.
1992 yılının 20 Eylül’ün de, Diyarbakır’ın Seyrantepe
Mahallesi’nde derin devletin adamlarınca sinsi bir tuzağa çekilir, bir sokakta
kıstırılır.
Cellatlar bu sefer muratlarına erecektir.
Yaşlı Kürt bilgesi Ape
Musa koluna, kalbine ve kafasına sıkılan kurşunlarla oracıkta öldürülür.
* * *
Gerçek, tarihe düşülmüş bir kayıttır, zaman ise onun en
büyük tanığı.
Baksanıza nereden nereye geldik.
Oysaki konumuz maydanozlardı.
Sahi, siz de merak ettiniz mi, maydanozun kökeni nedir.
Söyleyeyim; maydonoz
Arapça “makdonus” sözcüğünden
alıntıdır. Orta Yunanca’da “makedonísi”,
yani "makedonya otu” anlamında
olup Makedonya kökenlidir.
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/musa-anter-maydanozlar-ve-demokrasi,39549
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com