Yusuf Nazım
T24 | 1 Şubat 2023
Beklenen gün geldi.
Bir yıldır çalışmasını sürdüren “Altılı Masa” halkın önüne
çıktı.
Ülkeyi 21 yıllık AKP rejiminin karanlığından çıkaracak
“millet ittifakı” nın programı sonunda açıklandı.
İttifakın liderleri, ülkeyi ceberut bir rejimden kurtarmak
için son sözlerini söylemek üzere, tafralı pozlarla podyumdaki yerleri aldılar.
Her şey güzeldi.
Yapılan hazırlıklar, salonu dolduran seçkin kalabalık,
alkışlar, sinevizyon gösterisi eşliğinde yapılan konuşmalar…
Ortak politikalar mutabakat belgesi 9 ana başlık, 75 alt
başlık altında, 2.300 maddede ele alınmış, çok ayrıntılı bir çalışma.
Okuyunca düşünmeden edemiyorsun; işte özlediğimiz şey, işte
birlik ve beraberlik ruhu, işte ülkeyi düze çıkaracak bir program!
Programda üç büyük kuvvetimiz var; birbirinden ayrılmış
bağımsız yasama, yürütme ve yargımız var. Örneğin adını unuttuğumuz liyakat denen
bir şey var; bir türlü yaşayamadığımız özgürlük, hasretini duyduğumuz adalet, güneşini
soldurduğumuz umut var. Ülkemizi “önce refaha, sonra feraha çıkaracak” hemen her
şey var.
Yasama, yürütme, yargı reformu sağlam; Temel hak ve
hürriyetler güvence de, seçim ve siyasi partiler mevzuatı göz kamaştırıyor.
Seçime çeyrek kala 20 milyon insanın seçim parası gasp
edilmiş, partisi kapatılmak üzere olsa bile, olsun, yine de gönüllere su serpen
bir siyasi etik yasası var!
Yolsuzlukla mücadele başlayacak artık, üstüne üstüne
gidilecek mali suçların, göz açamayacak vergi kaçakçıları, ihaleye fesat
karıştıranlar korksun, şeffaflık dersen o biçim!
Bundan böyle zerre şaşmayacak temel ekonomik hedeflerimiz
var; Türkiye olmasa bile, tam bağımsız Merkez bankamız olacak; kaldıysa hala haraç
mezat satılmamış olanlar, özelleştirmesine tam gaz, itinayla devam edilecek
kamuya ait değerler, gayrimenkuller var!
Parlak bir bilim politikası, tersine beyin göçü, cilalanmış
sözlerle süslü diğerleri; bilişim ve yenilikçilik bakanlığı, girişimcilik, yeşil
ve dijital dönüşüm, hepsi var.
Demir ağlarla örmek olmasa bile, ülkeyi boydan boya
fiber/optik kablolarla döşemek de var.
Tarıma/köylüye söz edilmese dahi; özel girişimcilere,
şirketlere bol bol teşvik, sermayeye verilen çokça sübvansiyonlar var.
İnsan hakları olmasa da örneğin, hayvan hakları başlığı
altında anlatılan güzel mi güzel şeyler var.
* * *
Yarının Türkiyesi’nde göz kamaştırıcı, daha nice güzel
şeyler var, lâkin Kürt’ün adı yok!
Sanırsın 40 yıldır dağında, ovasında, şehrinde
ölen/öldürülen on binler bize ait değil; nesillerdir devam eden bu yangında
heba olan milyarlar, yüz milyarlar bu ülkenin kaybedilmiş geleceği değil; çocuklarının
umudu, işçisinin emeği, köylüsünün alın teri değil!
Sanırsın akan bunca kan, yanan orman, kuruyan toprak; bu
yokluk, bu yoksulluk bizim değil;
Ve sanki, “bilinmeyen bir dilden” konuşmuyor halâ milyonlar;
devletin resmi raporlarında adları bir bir yazmıyor yakılan, yıkılan,
boşaltılan binlerce köyün; sanırsın bugün keyfe keder atanmış illere, ilçelere
kayyumlar!
Yangınlar içinden geçip, ateşler üzerinde yürüyen 6,5 milyon
seçmen yok! Özüne, kimliğine, benliğine hasret 20 milyon insan yok! Altı yıldır
mahpus, bir partinin lideri; cezaevine tıkılmış milletvekilleri, belediye
başkanları, meclis üyeleri yok! Bütün bunlar Türkiye’nin değil, patagonya
ülkesinin insanları!
Dikkatle okuyorum yekvücut olmuş partilerin ortak
politikalar mutabakat metnini.
Yarının Türkiyesi’nde kulağa hoş gelen, yürekleri ferahlatan
güzel şeyler var. Cezbedici sözler, cilalanmış cümleler, fiyakalı sözcükler;
hepsi birbirinden çağdaş, hepsi birbirinden göz alıcı; en medeni, en kibar, en
modern haliyle sıralanmışlar.
Kısacası, Yarının Türkiye’sinde her şeyin adı konulmuş.
9 ana kalem, 75 alt başlık, 2.300 maddede düze çıkarılmış
ülke; 240 sayfa, 5.982 paragraf, 5.892 satır, 2.828 cümle, 48.218 sözcükle
sıralanmış bütün çözümler, içinde yok yok, hemen her şey var!
Küçük ve orta boy işletmeler, esnaf ve sanatkârlar, turizm
ve kültür, iklim değişikliği, doğa ve hayvan hakları, yeşil dönüşüm, çevre ve
ekosistem; kirlenen sular, bozulan kentler, azalan ormanlar…
Dedim ya, ormanın adı bile
konulmuş; içinde ağacın, ağaçta dalın, dalında yaprağın; toprağın, gübrenin, börtünün
ve böceğin; hemen her şeyin, ama her şeyin bir adı var.
Yarın Türkiye’sinde bir tek Kürt’ün adı yok!
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kurt-un-adi-yok,38494
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com