Yusuf Nazım
T24 | 24 Ekim 202310 Ekim 1990, ABD Kongresi.
Kürsüdeki 15 yaşındaki kız, elindeki kâğıda bakarak
salondaki İnsan Hakları Komisyonu üyelerine konuşma yapmaktadır. Duygu yüklü
konuşması gözyaşları içinde devam ederken ağzından şu sözler dökülür:
“Ben, Iraklı
askerlerin silahlı olarak hastaneye geldiklerini gördüm..., kuvözden bebekleri
çıkardıklarını, bebekleri, daha sonra ölecekleri soğuk betona bıraktıklarını ve
kuvözleri alıp gittiklerini gördüm.”
Kongrenin koca koca beyaz adamları ve kadınları onun
duygularına derin bir içtenlikle ortak olurlar.
Sonraki birkaç gün içinde Batının bütün büyük ajansları bu
dramatik görüntüyü geçer. ABD Başkanı George W.Bush defalarca kez dünyaya bu
olayı anlatır. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına girer. İnfial dünyaya
hızla yayılır. Irak güçlerinin Kuveyt hastanelerini ve buralardaki kuvözleri
yağmaladığı haberi tüm dünyaya yayılır tepkiler büyür ve Irak’a düzenlenecek
‘haçlı seferi” için kamuoyu ikna edilmiş olur.
Sonuç olarak ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nden Irak’a
karşı savaşa onay veren karar çıkacaktır.
Kolonyal süper bir gücün süper
yalanları
|
Ateş altındaki Gazze, Ekim 2023 |
Neyire’nin gerçek adı Nayirah al-Ṣabaḥ’tı.
O, Kuveyt hanedanına mensuptu ve
Kuveyt'in ABD Büyükelçisi Suud Âl Sabah'ın kızıydı. İfadesi tümüyle yalandı ve
ABD büyük aklı tarafından, Irak’a açılacak savaş için kurgulanmıştı. Citizens
for a Free Kuwait adlı örgüt tarafından Neyire’nin kongredeki ifadesinin
yaygınlaştırılması için Hill & Knowlton ajansın on milyon dolar ödeme
yapılmıştır. Çok sonraları, küvoz iddiasına konu olan Al Adan Hastanesi’nden iki
hemşire, Nayırah’ın hastanede hiçbir zaman çalışmadığını ve anlattığı olayların
kesinlikle yaşanmadığını söyleyecektir. Uluslararası Af Örgütü ise doğrudan ABD
hükümeti tarafından aldatıldıklarını itiraf ederek özür dileyecektir.
Ne var ki olan olmuş, Amerikan savaş makinesini besleyen
silah şirketlerinin para kasaları çoktan dolmuştu bile…
Aksa Tufanı: Yeni bir Tet Taarruzu
mu?
Tet Taarruzu, dünyanın en güçlü ordusunun Vietnam’daki
yenilgisinin başlangıcı olmuştu.
ABD Ordusu, muharebeyi kazanmış ama psikolojik, politik ve
medya alanında aldığı yaralarla 58.000 ölü, 153.000 yaralı, 10.000 uçak ve 1
trilyon dolar kayıp vererek Vietnam savaşını kaybetmişti.
Bu taarruzun bir benzeri
geçenlerde Orta Doğu’da, işgal altındaki Filistin topraklarında meydana geldi. Bu
sefer, kendini dünyada yenilmez gören İsrail’in devletinin kubbesinde patlayan
Aksa Tufanı Operasyonuydu.
Bütün BM kararlarına meydan okuyarak, ABD/AB ülkelerinin de
rızasıyla 1967’de işgal ettiği toprakları terk etmeyen İsrail’e karşı
gerçekleşen bu eşi görülmemiş operasyon, kapsamlılık, sürpriz saldırı,
istihbarat duvarlarını aşma, zamanlama ve çok yönlülük gibi açılardan Tet
Taarruzu’nu akla getirdi.
ABD gibi bir süper devleti, AB ülkelerinin ekonomik ve siyasi
gücünü arkasına almış Arap coğrafyasının en güçlüsü İsrail’e karşı yapılan
böylesine kapsamlı ve sürpriz saldırı bütün dünyada şok etkisi yarattı.
7 Ekim günü Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam
Tugayları, abluka altındaki Gazze'den kapsamlı bir saldırı başlattıklarını
duyurdu.
Bir anda ateşlenen 5 bin roket İsrail semalarına yağmaya
başladı. Roketlerin bir kısmı, böylesi yoğun bir hava akınına hazır olmayan
Demir Kubbe’yi delerek İsrail kentlerine düşmeye başladı.
Aynı anda yıllardır kapana kıstırıldıkları topraklarda fareler
gibi yaşadıkları Gazze’nin deliklerinden çıkan şehrin çaresizleri, eşine az
rastlanır, gözü dönmüş bir çılgınlıkla sürüler halinde duvarların dışına akmaya
başladılar.
Gazze Şeridi'nden çıkan Filistinli silahlı gruplar, sınır
çevresindeki çok sayıda İsrail yerleşim yerlerine girmeleri zor olmadı. El
Kassam savaşçıları Sderot kentinde bir polis merkezini, doğu sınırındaki
İsrail’e ait Kerem Ebu Salim Sınır Kapısını ve çevresindeki askeri noktayı ele
geçirdi.
Gazze Şeridi yakınlarındaki yerleşim yerlerinin yanı sıra
Usdud (Aşdod), Askalan (Aşkelon), Birüssebi'de (Berşeva), Tel Aviv ve Kudüs'te
de saldırı sirenleri çalıyordu. Çatışmalar Kfar Aza, Sderot, Sufa, Nahal Oz, Magen,
Be'eri yerleşim yerleri ile Re'im askeri üssü civarına yayıldı. El Kassan
silahlı grupları, savaştıkları 14 kasabanın bazılarını ele geçirdi. Görülmemiş
şekilde Filistin tarihinde bir ilk oluyor, çok sayıda savaşçıyı taşıyan motorlu
planörler İsrail içindeki yerleşim yerlerine doğru süzülüyor, çok sayıda askeri
tesis dronlardan bırakılan bombaların hedefi oluyordu. Bazı İsrail kentlerinin
sokakları silahlı gruplar tarafından zapt edilmişti.
Yanan İsrail tankları, esir alınan askerler, el konularak Gazze
şeridine götürülen askeri araçlar... Tutsak edilenler arasında İsrail'in Gazze
Bölge komutanı Nimrod Aloni bile vardı.
Festival için toplanan müzik grupları, sivil İsraillilerin
evleri de zaman zaman saldırıların hedefi olduğu görülmekteydi.
Tüm bu ilk baskınlar sırasında İsrail Ordusu hiçbir etkinlik
gösteremedi. Ordunun hazırlıksız yakalandığı her halinden anlaşılıyor, panik
halindeki İsrailli yöneticiler ABD’yi yardıma çağırıyorlardı. Böyle kapsamlı ve
sürpriz saldırıyı asla beklemiyorlardı.
Beyaz Saray’ın yeni bir Hayırah Yalanı denemesi
|
Filistin'le dayanışma gösterileri, Ekim 2023 |
10 Ekim 2023, Beyaz Saray.
ABD Başkanı Biden Yahudi cemaati liderlerine konuşma yapmaktadır. ABD'de
yaşayan Yahudi cemaati liderleriyle düzenlenen toplantıda Biden'ın
katılımcılara Hamas tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından
İsrail’e olan kararlı desteğini vurguladıktan sonra şöyle der:
“Bu işi uzun zamandır
yapıyorum. Teröristlerin çocukların kafalarını kestiği fotoğrafları göreceğimi
ve teyit edeceğimi hiç düşünmezdim.”
Konuşma Amerika’nın en büyük haber ajanslarından dünyaya hızla
yayılır. Haber sosyal medyada da yankı bulmakta gecikmez.
Ancak olayı teyit edecek resimler bir türlü ortaya
çıkmamaktadır. Haberin kaynağının bir İsrail televizyonu olduğu anlaşılır.
Haberde, "Yaklaşık 40 ölü bebek
sedyelerle dışarı çıkarıldı. Beşikleri devrilmişi, bebek arabaları geride
bırakılmış, kapılar ardına kadar açıktı" ifadelerini yer almaktadır.
Ancak olayı kanıtlayacak hiçbir malzeme bulunamaz. Beyaz Saray’dan yapılan
açıklama ile Biden’in iddiaları nazik bir şekilde reddedilir. Böylece yeni bir
Nayırah Yalanı, İsrail ve Batı medyasının beceriksizliğinin kurbanı olur.
Şin-Bet ve CIA efsanelerini yıkan operasyon
Kuşkusuz, Vietnam gibi büyük bir coğrafyaya yayılmış bir
savaş, dört tarafı ablukada, 40 km uzunluk ve 8-10 km genişliğindeki küçük bir
toprak parçasında yürütülen savaşla nicelik ve nitelik açısından
karşılaştırılamaz. Ancak yine de önemli benzerliklerin olduğunu görmek de
olası.
Vietnam’ın Yeni Ay Yılına denk getirilen Tet Taarruzu’na
karşılık, Aksa Tufanı Operasyonu için 1967’deki Yom Kippur Arap-İsrail savaşı
ve aynı zamanda Musevilerin kutsal bayramının seçilmiştir.
Saldırı, tek kutuplu kalmış dünyada, ABD ve AB ülkelerini
arkasına almış İsrail devletinin en güçlü olduğu döneme denk gelmiştir.
Aynı şekilde, daha önceleri tek tük roketler atabilen,
sınırlarda küçük vur kaç eylemleriyle yetinen, dört tarafı kuşatılmış,
duvarlarla, çevrili Gazze’nin ve Filistin direnişinin en zayıf olarak bilindiği
bir anda gerçekleşmiştir.
Hazırlıkları iki yıl sürdüğü tahmin edilen operasyon,
işgalcileri, dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden olan Şin-Bet’i ve CIA
efsanesini yıkacak şekilde gafil avlamıştır.
Operasyonun, gerek İsrail’in, gerekse de ABD’nin asla
beklemediği kapsam ve güçte yapılması ayrı bir gerçektir.
Vietkong gerillalarının Tet Taarruzu sonrasında savaşı
kazanmalarının önemli araçlarından olan Kuzey Vietnam ormanlarında kazılmış 200
km uzunluğundaki yer altı tünellerine benzer tünellerin Gazze’nin altında
olduğu kabul edilmektedir. Şimdi tarafları, uzunluğu ortalama 350-400 km
arasında olduğu tahmin edilen bu tünellerde, savaşın başka bir evresi
beklemekte.
Modern bir çağın bataklıklarında çırpınan ötekiler
Şiddetin her biçiminin,
kolonyalist bir devlet aygıtı tarafından vahşi ve acımasız yöntemlerle,
orantısızca kullanılmasının doğurduğu sonuçlar
Amerika’nın Vietnam Savaşı’nda ölen askerlerin dört katı
kadarını da, yani 175.000 ila 200.000 arası ölüyü, savaştan dönen gazilerin
intiharlarıyla kaydetmişti. Ne var ki bu gerçek, silah endüstrisi, şirketlerin
bilançoları ve siyasetin kirli çarkları arasında öğütüldü. Modern çağın medya
ve iletişim gücü, bu olayı Amerikan halkının puslu belleğine gömmekte zorlanmadı
ve olay unutuldu gitti.
Bugünlerde, daha önce Vietnam halkının karşısına çıkmış savaş
aygıtı, Irak ve Afganistan topraklarında tükettiği ateşten geri kalanını İsrail
eliyle Filistin toprakları üzerine boşaltmaya devam etmekte.
Geçen yüzyılda, kolonyalist Batı için bir denge unsuru olan
SSCB’nin ideolojik olarak havlu atmasının ardından dünya, yeryüzünün diğer
egemenleri için güçlerini dizginsizse sınadığı vahşi bir arenaya dönüştü.
Soğuk savaş bitti ama yerini sonu gelmeyen sıcak savaşlar
aldı. Dünyanın efendilerinin, yeryüzünün geri kalanı üzerindeki acımasız güç ve
hegemonya yarışı sürmekte. Ortaya çıkan aşırı orantısız durumunun yol açtığı
bataklıkta her türlü radikal akımın çoğalmasından doğal ne olabilir ki?
Batının ‘uygar” güçleri, zorbalıkla girdikleri hemen her
toprak parçasını arkalarında derin bataklıklar bırakarak terk ediyorlar. İşte
bu bataklıklarda üreyen her türlü radikal, fundamentalist akımın dünyanın bu
acımasız eşitsizliğine olan isyanları ise yeni istikrarsızlıkların da nedeni olmakta.
Son 40 yılda yeryüzü, ekonomik, sosyal ve ekolojik açıdan daha
az güvenli hale geldi.
2.Dünya Savaşı boyunca tüm Alman şehirlerine attığı bombaların
5,7 katını Vietnam üzerine boşaltan Amerikan savaş makinesi, doymak bilmez bir
iştahla kendine yeni kurbanlar aramakta. Üstelik Irak ve Afganistan’dan sonra
halâ ders almamışa benziyor. Hoş, onun doğası, böyle bir ders almaya da pek
uygun olmasa gerek.
Muharebe alanındaki aşırı güç dengesizliği, zaten avuç içi
kadar kalmış Gazze’nin dümdüz olmasıyla sonuçlanabilir. Daha ötesi, geri kalan
topraklarının da işgal edilerek HAMAS’ın yenilgisiyle sonuçlanması da pek
olası.
Peki ya sonra?
İsrail’in, ABD’nin, Avrupa’nın ‘beyaz adamı’ dünyanın bütün
bombalarını, avuç içi kadar kalmış Gazze’de kullanarak kazanacağı savaşı,
insanlığın vicdanında da kazanabilecek mi?
Geride kalan bataklıktan kaç yeni HAMAS, kaç yeni El Kaide
daha türeyecektir?
Öldürülecek binlerce HAMAS üyesinden, on binlerce
Filistinliden geri kalan 2 milyon Gazzelinin her birinden yeni bir düşman,
kendine yönelmiş yeni bir silah, patlamaya hazır başka bir bomba yaratmayacak
mıdır? Bunun bir garantisi var mıdır?
Aksa Tufanı’nın olası sonuçları
|
El Kassam Tugaylarınca ele geçirilen İsrail tankı |
İsrail, 1967’deki Arap-İsrail Savaşı’nda 7 Arap ülkesine karşı
verdiği ölü sayısının dörtte birini, devlet olmayan, silahlı bir grubun
karşısında vermesi kayda değer.
İsrail son 15 yılda kaybettiği asker sayısına (308) eşit ölüyü
tek bir operasyonda vermiş olması ise böyle bir devlet için unutulmaz bir
travma olacaktır. Sivillerle birlikte bin 400’ü bu sayı İsrail’in son elli
yıllık tarihinde görülmemiş bir kayıp.
İsrail’in tarihinde benzersiz bir yara açan Aksa Tufanı
Savaşı’nın şimdiden görünen sonuçlarını sıralarsak şunlar olabilir:
1-İsrail’in en güçlü olduğu zamanda bile çok büyük taarruzlara
maruz kalabileceği,
2-Kendi ajan ağları ve ünlü gizli servisleri ile ABD/AB
ülkelerinin sınırsız istihbarat desteğine rağmen bunun %100 işe yaramayabileceği,
3-Düşmanı zalimlikle küçülttükçe, öfkenin daha çok büyüyeceği;
yarattıkları bataklıkta her türlü radikalizmin gelişeceği,
4-Uyguladığı kural, hukuk ve sınır tanımayan vahşetin doğal
sonucu olarak Yahudi düşmanlığının artacağı; sadece İsrail ve Filistin’de
değil, dünyanın her yerinde Yahudileri, korkuyla yaşayacağı bir iklimin
bekleyeceği,
5-Aynı öfke ve nefretin, İsrail’in akıl almaz vahşetinin
doğrudan/dolaylı destekçisi olan Avrupa ve Amerika’nın ‘beyaz insanı’ na da
yöneleceği, dünyanın giderek daha az huzurlu hale geleceği,
6-Bir süredir etkisini yitirmiş olan Batı Şeria’daki El Fetih
yönetiminin iyice gözden düşeceği, buranın da giderek radikalleşeceği…
Modern-vahşi çağın
tanrıları
İşgalci İsrail devleti yarattığı bataklıkta çırpınmakta. Her
saldırısının o bataklığı daha büyüttüğünün ne kendisi, ne de onu destekleyen
ABD/AB ülkeleri farkında.
Öyle görünüyor ki İsrail ordusu, son 15 yılda işgal ettiği
topraklarda aldığı canın (6 bin 407) çok daha fazlasını Aksa Savaşı’nda alacak.
Şimdiden bin 873’ü çocuk olmak üzere 5 bin 87 Filistinli hayatını kaybetti
bile.
Vahşi çağın tanrıları el birliği etmişçesine, haritalarda
artık küçük bir nokta gibi kalmış Filistin’i ateş içinde boğmaya kararlı
gözüküyor. Bunun için tarihte eşine az rastlanır bir gaddarlıkla, bir avuç
toprak parçasına sığınmış, dört tarafı ablukada 2 milyondan fazla insanın
üzerine ölüm kusan her türlü silahı yağdırmakta tereddüt etmiyor. Bunun için
hiçbir yasa, uluslararası sözleşme, savaş hukuku dinlemiyor; her türlü savaş ve
insanlık suçunu işlemeyi göze alıyorlar.
Bu yazının yazıldığı saatlerde 3 kilise, 31 cami, 1 hastane,
onlarca okul, mülteci kampları, çarşı ve apartman, tahrip gücü yüksek füzelerle
vurulmuştu bile. Sadece tek bir hastanenin bombalanmasıyla 500'e yakın insanın
ölmesi bile bir şeyi değiştirmedi.
Şimdi herkes şu soruyu sormakta; dünyanın içine sürüklendiği
bu modern-vahşi çağın tanrılarını durduracak olan ne?
Yaşadığımız iletişim çağında, Kuveyt’teki bir doğum
hastanesinin kuvözlerinden çıkarılarak yerlere savrulmuş hayali bebek
hikâyeleri anlatmakta mahir Batı medyası, her gün İsrail bombalarınca yerle
yeksan edilen apartmanlar, hastaneler, sağlık ocakları; okul, cami ve
kiliseleri kendi yurttaşlarından ilelebet saklayabilir mi?
20. yüzyılda, insanın insana ve doğaya hükmetme çağının
kötücül sonuçlarına bir umut olarak doğmuş olan sosyalizmin başarısızlığı yeni
ve vahşi bir çağın başlangıcı olabilir mi?
Gemi iyice azıya alan dünyanın bu yeni tanrıları, yarattıkları
cehennemle yeryüzünü akıl almaz bir hızla tüketmeye devam etmekteler.
Tet Taarruzu nasıl ABD’nin Vietnam’da yürüttüğü savaş için bir
dönüm noktası olduysa, Aksa Tufanı Operasyonu da Filistin Savaşı için bir
kırılma noktası yaratabilir mi?
Gazze’de paramparça olmuş çocuk cesetlerinden dünyaya
yayılan kokuya, batıda rahat koltuklarında oturmuş, oyun izler gibi
Filistinlilerin üzerine yağan İsrail ve ABD bombalarını izleyen beyaz adamın
taşlaşmış yüreği sınır tanımayan bu vahşete daha ne kadar tahammül edebilir,
göreceğiz...
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/vietnam-tet-taarruzu-ndan-aksa-tufani-na-2,41962