T24 | 2 Temmuz 2018
Din şükretmeyi, felsefe düşünmeyi, bilim ise şüphelenmeyi öğretir.
Çok
şükür, çok şükür atlattık seçimleri.
Kazasız
belasız geride kaldı. Ana muhalefet büyüğünün ağzıyla bir kez daha “kazandı
demokrasi,” bir kez daha sağduyu hâkim geldi. Baksanıza, Barolar
Birliği Başkanı toz
bile kondurmuyor sandıklara, ona göre meşruiyeti tartışılmaz
seçimlerin!
*
* *
Peki,
şimdilik öyle olsun. Biz gelelim seçim öncesi manzaraya.
Yani,
sade bir yurttaş gözüyle bakarak ülkenin hal-i perişan resmini anlamaya.
Bir
defa, öyle bir toplum ki, uzunca bir süredir düşürülmüş, biat eylemişsin.
İşçiysen,
emekçiysen eğer fabrikada, patronun verdiğine şükür etmelisin. Her şeyden önce
olağanüstü bir haldesin; hak arayamaz, grev yapamazsın, öncelikle bunu
bileceksin!
Örneğin
madenciysen, fıtratın belli demektir. Kaderine razı olacak, diz kırıp
oturacaksın. Öleceksen eğer, öyle birer birer değil; onar onar, yüzer yüzer öleceksin! Kader deyip
boynun bükmezsen şayet, belki tekme bile az gelecek sana; o şehir senin, bu
mahkeme benim, sürüm sürüm sürüneceksin!
Diyelim
ki üniversitede akademisyen ya da yazarsın; duyarlı bir aydın ya da gazeteci…
İşin zor demektir vesselam, bir defa haddini bileceksin! Öyle aklına eser esmez
bildiriler yayınlamayacak; her şeyi, her zeminde yazmayacaksın! Aldırmaz da
yazarsan eğer bil ki Fetöcüsün, teröristsin, hapissin!
Daima
şefkatle bahsedeceksin devletinden. Mesela, -bilerek ya da bilmeden- insan
öldürse bile, muhtemelen bir “kazadır!”
diyeceksin, lakin asla “katil”
demeyeceksin! Sıradan bir yurttaş değil; parti başkanı, siyasetçi, vekil bile
olsan; devletinin sırlarını ifşa etmek mi, haşaa! Asla bunu yapmayacaksın!
Mesela
hekimsin, otur oturduğun yerde, bekle gelecek müşterini(!). “Savaş bir halk sağlığı sorunudur!”
diyemezsin!
Farz
edelim kamuda memursun, işinden sebepsiz yere ihraç edilmişsin; haddine mi
devletine diş bilemek, kanun hükmüne karşı gelmek; aksine büyük bir suç! Öyle
gelişigüzel sokaklara düşüp devletin ali düzenini bozarak işini geri
isteyemezsin!
Hele
ki efendiler, savaş mı istediler… Mümkün mü itiraz etmek, karşı çıkmak, barış
isteyemezsin! Topunla, tüfeğinle bile girsen komşunun toprağına “işgal” diyemezsin!
Kutlarım seni İnce!
Evet, "güya bir
seçim” daha geride kaldı. Gazeteciler şaşırmış durumda, siyasetçi pişkin,
komplo teorileri revaçta, analistler yeni senaryolar peşinde.
Bana
kalırsa bu seçimlerin galibi CHP. Kahramanı ise Muharrem İnce!
Malum
CHP'yi düşündükçe, olmadık sorular takılıyor zihnimin çengeline.
Galiba
önceki yıldı, meclisin başkanı, “laiklik
anayasada yer almamalı” dediğinde…
Oysaki
demokrasi hakkı olan tüm laiklerin de ülkesi değil miydi bu ülke? Doğrusu merak
ettim, seçim meydanlarındaki yüz binleri, meclisin bahçesinde neden göremedik,
laiklik elden ha gitti, ha gidince?
Sır
değil, kurucu liderinizin heykelleri parçalanıyor uzunca bir süredir, her gün
yeni bir şehirde. Başkentin göbeğinde, daha nice nice yerde, sanatın içine tükürülüyor.
Bunlar olurken sahi, İzmir’de toplanan 2,5 milyon kişiyi niye göremedik sizce?
Hadi
diyelim ki zor bir soru, geçtik bunu. Ankara’da 2 milyon kişiyi topladınız
geçenlerde. Çok iyi bir iş başardınız, gerçekten kutlarım sizi İnce! Lakin
sordunuz mu partinize, o milyonlar neredeydi, Ankara parsel parsel edilince? İçinizde
kalmış bir acıdan hiç eser yok mu, bir zahmet söyleyin lütfen, ne geliyor
aklınıza Ankara Orman Çiftliği deyince?
Emin
olun, abartısız söylüyorum, içimden gelerek alkışladım; 23 Haziran 2018’de,
Maltepe’de, İstanbul’un en görkemli mitinginde; 5 milyon insan, 5 milyon
hasret, 5 milyon umuttunuz. Hadi geçtik diğer gazeteleri, -sözüm CHP’ye-
FETÖ’yü meydan meydan övenler, Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarlarını
FETÖ’cülükten yargılarken, Çağlayan Adliyesi’nin önünde kaç kişiydiniz?
Yurtta
Sulh Cihanda Sulh demişti kurucu lideriniz; ne de güzel söylemişti. Lakin sıra,
komşunun toprağını fethetmeye geldiğinde, söyleyin Allah aşkına, bu güzelim
sözün üzerini, niye böyle kolaylıkla çizdiniz?
Gördüm,
seçimlerden önce, umutluydunuz. Demokrasi olmayan ülkemizde, demokratik
seçimler yapabilmek, hele bir de kazanmak hayalindeydiniz…
Hâlbuki
bilmeyen yoktu; çoktandır iktidara teslim olmuştu yargı, asker ve kolluk dahil,
bütün kurumlar paylaşılmış, her yan İmam Hatip dolu. Geçen yıl tam 1 milyon 300
bin genç okuyordu, bu sene kim bilir kaç oldu? Meraklısına söyleyeyim, yaz
aylarında 5 milyon çocuk şükretmeyi öğreniyor kuran kurslarında…
Dahası
var; malum, barış istemek bir süredir suç, eleştirmek ise yasak! Haziran
2018’de 146 gazeteci tutuklu, on binlerce memur ihraç; işini geri istemenin
bedeliyse görülmemiş bir zulüm! Hele bir peşine düş suçlunun, hele bir
karşı dur haksızlığa; yalancıya, arsıza, hırsıza; ana muhalefette vekil bile
olsan içerdesin…
Basın
dersen çoktan ele geçirilmiş, her biri medya maskarası, gençler tweet atmaktan
hapiste. Kamu kaynakları mı, istisnasız iktidarın tekelinde. Örtülü ödeneğe
gelince; haddi hesabı yok harcanan paranın…
Geçenlerde
televizyondan izledim, röportajı vardı bir cumhurbaşkanı adayının. 10 ulusal,
250 yerel radyodan birden, 783.562 km2’de yayılıyordu sesi, seçimlerden üç gün
öncesinde. Doğrusu gözlerim yaşardı, anayasaya son derece uygun, görülmemiş bir
eşitlik içinde.
Çok
azını saydığım, işte bu koşullar altında “güya
seçimler” bitti.
Seçimin
galibi CHP’ydi, kahramanına gelince…
Sonunda,
malum OHAL altında, dünyanın en adaletsiz, en eşitsiz, en haksız seçiminde iyi performans gösterdin ve “adam kazandı!,”
kutlarım seni İnce!
O adamlar hep vardı
Peki şaşırdık mı?
Şaşırmadık! Çünkü cümle evveliyatından biliyorduk, o adamlar
hep vardı!
Şaşırmadık! Çünkü tanıyorduk onları, tarih boyunca zaten
kazanıyorlardı.
O adamlar ki Mısır’da, Arjantin’de, Şili’deydiler. Darbeler
yaptılar, sıkıyönetimler ilan ettiler, olağanüstü haller…
Ve ardından serbest seçimlere(!) gittiler, malum hep
kazandılar!
O adamlar ki, tarihin her karanlık dehlizinde vardılar!
27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yine o adamlar vardı; hatırlayın,
yine onlar kazanmışlardı!
O adamlar ki, her zaman demokrasiye aşıktırlar, önce
darbeler yapar, sonra kanunlar, anayasalar hazırlar; sonra da adil, eşit, özgür
seçimler…
O adamları iyi biliriz biz.
O adamların kalpleri pür-ü pak, elleri şefkatli, alicenap,
düşüncesi bile gözlerimizi yaşartıyor.
O adamların tarihe bıraktıkları miras göz kamaştırıyor.
Biliriz o adamları biz, hiç olur mu dünya nimetlerinde
gözleri; kul hakkı yemez, hukuk bilir ve ne kadar adaletlidirler.
O adamlar ki zevahirinden belli, meftundur halkına, sevgiyle
sarar ve ayrımsız kucaklar insanını.
O adamlara ne yapsan azdır, kutlamak gerekir bence!
Kim bilir, belki yeni seçimler bile yapılır önümüzdeki
seneler içinde.
Bence, sen o adamları yeniden kutlamaya hazır ol İnce…
http://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/o-adamlar-ki-hep-kazandilar,20036
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com