T24 | 08.10.2017
Dün gece Twitter’da gördüm o fotoğrafı.
Yüz üstü uzanmış yedi insan, asfalt bir yolun üzerinde çırılçıplak
yatıyorlardı.
Elleri arkadan plastik kelepçeyle bağlıydılar; aralarında,
ayakta duran insanlar vardı; eli silahlı, montlu, kabanlı, resmi üniformaları
içinde kolluk görevlileri…
Belli ki yeni servis edilmişti fotoğraf.
Ama suçlu, ama suçsuz; şüpheli ya da değil; yedi genç insan,
yedi suret, yedi can!
Taş değil, toprak değil, ağaç değil; eti, kemiği, ruhu olan,
canlı kanlı insanlar!
Uzun uzun baktım fotoğrafa.
Anladım ki Muğla’da, bir ilçenin caddesinde bir kez daha kurumuştu
vicdanlar.
* * *
Özüm bu fotoğrafta kaldı, gözlerimi usulca kapadım.
Asfalt bir yolun üzerinde nasıl da parça parça olmuş, kokmuş,
çürümüştü insanlık!
Güpegündüz, capcanlı, rengârenk fotoğrafların piksellerinden
taşarak ulaşmıştı dört bir yana.
Gördüm ki, bir asfaltın üzerinde bir kez daha beş paralık
olmuştu insanlık.
Utandım!
Bir hukuk cinayetine tanık olduğum için utandım.
Onlarca polis, jandarma, sivil ya da resmi personel orada.
Normal bir günün olağan akışında gibi görünen bir hayat.
Belli ki içlerinden hiç biri, bu fotoğraftan taşan
bayağılığa karşı çıkmamıştı!
Hukuka aykırıdır, insanlık dışıdır, buna ortak olamam
diyememişti! Hepsi ortağı olmuştu orada işlenen cinayetin.
Susarsak, biz de ortağı olacaktık şimdi bu cinayetin.
* * *
Haber çabucak yayıldı.
Meclisteki başkan vekilleri birlik olup tez elden kınadılar
olayı. İçişleri bakanlığı yetkilisi, hızlı bir şekilde soruşturma başlatmaya
karar verdi.
Lakin burası Türkiye’ydi.
Kimse gözaltına alınmadı. Savcılar, çocukların devlet
büyüklerine yaptıkları hakaretleri kovuşturmakla meşguldüler. Bir de barış akademisyenleri
için açılan soruşturmalar yok muydu, nasıl da zaman alıyordu…
Olayın geçtiği Muğla ilinin valisi, emniyet müdürü, diğer
yetkililer… Hala görevlerinin başındaydılar. Fethiye ilçesinin kaymakamı, diğer
kolluk amirleri de…
Jandarma bölgesinde vuku bulmuştu olay. Ne ilin bölge
jandarma komutanı, ne de olay anında orada bulunan diğer subaylara dokunuldu.
Bütün olay zincirinin en üst düzeydeki sorumlusu, İçişleri
bakanı mı? Ölü bir Kürt’ün cesedine, ülkenin başkentinde üç karış toprağı çok
gören ırkçı zihniyetin mimarıyla kameralar karşısında poz vermenin medarı
iftiharıyla yetinmişe benziyordu. Sağ olsun, yetişip Muğla’daki milli gurur
manzaramıza iştirak etmemişti bu sefer.
Kısaca, her şey olağan seyrindeydi ülkemizde.
* * *
İnsandım.
Dünyanın herhangi bir yerinde; dili farklı, dini farklı,
cinsiyeti farklı; insandım ben ülkesi, milleti ve bayrağı farklı…
Sıradan, basit, sade birini gözünden bakıyordum hayata.
Herhangi bir insanın yüreğiyle anlamaya çalışıyordum olan
biteni.
Önümdeki fotoğrafa bakarken, Muğla’nın bir ilçesinde, bir
caddenin ortasında, dünyanın gözü önünde lime lime edilmiş insanlığı görüyordum!
* * *
Bu fotoğrafı gördüğüm gün milli maç varmış.
Acaba neler oluyor diye Twitter’a baktım. İlk beşte spor olayları
vardı. Arda’ydı en çok konuşulan. Sonra milli takımdı, İzlanda’ydı. Erman
Toroğlu’da vardı ilk sıralarda, niyeyse bilmem. Ardından, adını unuttuğum başka
bir spor haberi daha…
Ülke olarak cam ekrana kilitlenmiştik.
Özümse bir fotoğrafta kalmıştı benim.
Birazdan milli gururumuzu zirvelere taşıyacak o müthiş
heyecan başlayacaktı.
Arda bir şut atacaktı, nefesler tutulacak, meşin yuvarlak
kavis çizerek havalanacaktı.
Millet olarak hop oturup hop kalkacaktık.
Ellerimiz heyecanla uzanacaktı sehpadaki kuruyemişlere,
patlamış mısırlara, gazlı içeceklere.
On bir insanın kafasında, bir gecede kazanılacak bilmem kaç
milyonluk primin hayali uçuşacaktı.
Ama olsun, rakibimiz birdi, sevincimiz aynı, gurumuz
ortak.
Bir kez daha trend topic olmaya hazırdı hayallerimiz.
Dünyanın meşakkatlerini unutup bir süreliğine de olsa bütün
kaygılarımızdan arınacaktık.
Mustafa öğretmen kredi kartı borçlarını, işinden edilen
memur kaç aydır kirayı ödeyemediğini unutacaktı mesela.
Hüseyin Efendiyse çocuklarının okul masrafları için
bütçesini denkleştiremediğini.
Muğla ilinin bir ilçesinde, kuru bir asfaltın üzerinde, yedi
insanın bedeni, çırılçıplak yatıyor olacaktı.
Hayattı bu, olabilirdi, en fazla ölü ele geçirilmiş
hayallerin manzumesinden ibaretti.
Nasılsa Kürt olduklarını unutacaktık.
http://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/nasilsa-kurt-olduklarini-unutacaktik,18251
http://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/nasilsa-kurt-olduklarini-unutacaktik,18251
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com