T24 | 7 Mayıs 2016
Amedspor.
Aslında bu takma adıdır kulübün.
Aslında bu takma adıdır kulübün.
Asıl adı Amed Sportif
Faaliyetler Kulübü.
Türkiye’nin öteki bir şehrinden, Diyarbakır’dan; yoksunluklara,
maddi olanaksızlıklara, baskılara rağmen adını ülkenin en saygın kupasına
yazdıran bir ikinci lig takımı.
Amedspor, haddi olmadan çıktığı Ziraat Kupası yolculuğunda,
yine haddi olmayarak boy ölçüştüğü güçlü takımları eleyerek çeyrek finale kadar
çıkar.
Ne var ki bu takım Amedspor’dur, sancısı büyük şehrin,
Diyarbakır’ın takımıdır.
Futbolcuları ise çoğu Amedli, yani Diyarbakırlıdır!
Sorsan hikâyeleri uzundur hepsinin, buruktur, hüzünlüdür.
Soluk yüzlü sokaklarında oyunlar oynamışlardır bu şehrin.
Suriçi’nde büyümüş, Hevsel Bahçelerinde sevgilileriyle buluşmuş, Bağlar’da top koşturmuşlardır.
Suriçi’nde büyümüş, Hevsel Bahçelerinde sevgilileriyle buluşmuş, Bağlar’da top koşturmuşlardır.
Lakabı kırıktır bazısının, hepsi aynı değil, kimi başka
şehirli, kimi başka semtlidir.
Toprağına benzemiştir ama özü çoğunun, kimi Melik Ahmetli,
kimi Hançepeklidir.
Çocuklar ölmesin, maça gelsin
Ve Diyarbakır o günlerde kanamalıdır.
Kimi semtlerinde sokağa çıkmak yasaktır.
Surlarından top sesleri yükselmektedir.
Sokaklarında hendekler açılmış, barikatlar kurulmuş; hanları zapt
edilmiş, kiliseleri yıkılmış, camileri yaralanmış, kapılarına zırhlı araçlar
dayanmıştır.
Ve Amedspor, Türkiye futbol liglerinin en büyük takımlarının
da yer aldığı heyecan verici bir yarıştadır.
Bu yarışta, zaman zaman Türk sokağına düşecektir Amedspor’un
yolu.
Ancak Türk sokağı “ötekine”
biraz tahammülsüzdür.
Hele ki rakibin adı Amedspor olunca bu tahammülsüzlük
zirvededir.
Çünkü o sokağın yolları kimi yerde mermer gibi serttir, sesi
gürdür o sokağın, rengi tektir.
O sokakta, bilinmeyen bir dilde konuşmazsın!
Kolunda, ana dilinle özgürlük yazan dövmelerle dolaşamazsın!
Hele maçı kazandığında, sevinç içinde, hoplaya zıplaya zafer
işaretleri yapamazsın!
Biraz da Çarşı’ya
benzeyen, Barikat, Mor Barikat gibi taraftar grupların
varsa, diline barışı pelesenk ederek deplasmanlarda rahatça slogan atamazsın!
Çünkü Türk sokağında, her adımda ırkçılığın ayak izleri
görülür.
Amedspor takımı gol attığında, protokol tribününde korkarsın sevinmeye, ağız dolusu gülemezsin.
Oralarda, savaşa gider gibi çıkılır Amedspor maçlarına. Bayrak
satışları rekor yapar. Hep kabarık olur milli duyguları, cepheye çağrılır gibidir
seyirciler.
Amedspor’a atılan her golden sonra, tribünlerde milli marşlar okunur,
rakip futbolcular asker selamına durur sahalarda.
Asker selamına dururken oyuncular, 20 bin kişiyle dolu
statlardan “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları yükselir.
Türk sokağının spikerleri bile bir başka olur. Amedspor’un
maçıysa eğer anlatılan, takımın adı kolayca dile gelmez, sıkça telaffuz edilmez.
Amedspor’un adı ağır bir yüktür, sakıncalıdır, tehlikeli bir sözcüğe dönüşür
spikerin dilinde. Amedspor’un ataklarında ağlar gibi olur spikerler, gol
attığındaysa sesi boğuktur, kısılır, duyulmaz olur.
Bir süredir, yangınlar büyümüştür şehrinde Amedspor’ un ve
çocuklar ölür o kentin sokaklarında.
Tek bir istekleri vardır maça çıkarken;
Çocuklar ölmesin isterler, maça da gelebilsinler.
Çocuklar ölmesin isterler, maça da gelebilsinler.
Oysaki ellerinde, “Çocuklar
ölmesin, maça gelsin” yazılı pankartlar taşıyan çocuklara tahammülü yoktur
o sokağın. Sahaya çıkarsalar eğer, disiplin maddeleri işletilir hemen, peş peşe
cezalar kesilir.
O sokakta, rakipler büyük olur bazen. Büyük olur da
Amedspor’a yenilirse, üstelik bir büyük şehrin bir büyük takımıyla eşleşirse
Amedspor, saatler geçmez kulüp binaları basılır güpegündüz, bilgisayarlarına el konulur ve sorguya çekilir yöneticiler.
Rekor para cezalarının gerekçesi yapılır ideolojik
sloganlar, maçlar sık sık seyircisiz oynatılır, taraftar nedir görmez olursun
deplasmanlarda.
Oysaki toleransı büyüktür “berikine” o sokağın.
İstersen serbestçe Mursi atkıları dağıtabilirsin statlarda; Rabia
selamları yaptırarak canlı yayınlarda, Filistin Direnişini alkışlatabilirsin!
“Ayağa kalkmayanı
Ermeni, Rum” diye yaftalatabilirsin!
Sevinmek bile cezaya tabiiyken Amedsporlulara,
bozkurt işareti yaptırıp rakip oyunculara sahada gösteri bile yaptırabilirsin.
Bazen, ölülere bile saygıda kusur edilmekten çekinilmez o
sokakta.
Örneğin milli bir maçta, IŞİD katliamında ölenlerin anısına
yapılan saygı duruşunun ıslıklanmasını görmezden gelebilirsin.
Ya da tekbir sesleri arasında yükselen nefret yüklü
sloganlara hoşgörüyle yol verebilirsin.
Rakip Amedspor olunca, sloganları bile değişir o sokaktaki statların.
Cinsiyetçi küfürler, “Ne mutlu Türküm” diyen
haykırışlara bırakabilir yerini. Deplasmanlarda, takım bayrakları yerine Türkiye bayraklarıyla donatılabilir tribünler.
Sahasındaki maçlarda, tesadüfen bile olsa F-16’lar uçar, polis helikopterleri dolaşabilir Amedspor stadının semalarında.
Türk sokağı, konaklama için kabul etmez bazen Amedsporluları;
oteller oda, köfteciler yemek vermez.
Stat görevlileri eliyle, üstelik kolluk gözetiminde takım bayrakları indirilebilir statlardan, lime lime edip parçalanır.
Irkçılığın ayak izleri Cizre’ye
götürür bizleri
Seyircisiz oynadığı sahasında, Tomalar sürülür taraftarlar üzerine, zehirli
gazlar püskürtülür stat kapılarında bekleşenlere.
Ve maç sırasında, biteviye patlamalar duyulur ilerideki surlardan. Oyunlar oynadıkları, top
koşturdukları, çocukluklarını büyüttükleri daracık sokaklardan yankılanır
sesleri.
Belki Keçi Burcu’ndan,
belki Melik Ahmet’ten, belki Gazi Caddesi’nden.
Attıkları her deparda, vurdukları her şutta yürekleri
daralır Amedsporlu futbolcuların; top sesleri yükselmeye devam eder perde perde.
Her sesle, belki bir sokak daha yıkılır biraz ileride, apansız enkaza dönüşür bir ev daha...
Her sesle, belki bir sokak daha yıkılır biraz ileride, apansız enkaza dönüşür bir ev daha...
Amedspor’un çıktığı deplasmanların aşkı da başka olur tabii.
Türk sokağında büyüyen ırkçılığın ayak izleri Cizre’ye götürür bizleri, Cizre’nin ceset kokulu bodrumlarına...
Bir kentin yıkılmış, virane duvarlarını, “aşk bodrumda yaşanıyor güzelim” sloganları süsler. O kentin
harap sokaklarından taşar sloganlar. Taşar ve Tarsus’un, Eskişehir’in tıklım
tıklım dolu statlarına dolar. Amedsporluların gözleri önünde, tribünlerde bir
kez daha gururla, yeniden tezahür eder:
“Aşk bodrumda
yaşanıyor güzelim!”
Ve bu tezahür, Türk sokağının sosyal medyasında bir rekora
doğru koşar.
Çünkü o sokakta, bir bakıma sporun oyun olmaktan çıkması, ırkçılığın trend topic olması hali vardır.
Amedspor maçlarında, o sokağın holiganlar bile bir başka fiyakalıdır.
Kullanılan türlü türlü sloganlar, kimi zaman şehitler
üzerinden kampanyalıdır.
Afişlerine, gururları okşayan sloganlar basılır. Yollarına “Bayrağını al de gel” diye dövizler
asılır. O sokağın skorboardlarına takım arması yerine Türk bayrakları
yansıtılır.
O sokakta, rakip takımın konuklarını havalimanında özel
araçlarıyla karşılayan Amedsporlu yöneticilerin, aynı rakibin protokol
tribününde linçe dönüşen sureti vardır.
O sokakta kudretini, damarlarındaki kana bağlayan hastalıklı
güruhların sahalarda nefrete dönüşen insanlıktan çıkmış hali vardır.
Amedspor ve Deniz Naki
1968 Meksika Olimpiyatlarının 200 metre şampiyonları.
Onurlu bir yaşamı her şeyin üstünde gören bu üç insan, olimpiyat kürsüsünde benzersiz bir eyleme imza atarak güce, otoriteye ve ırkçılığa meydan okumak suretiyle tarihe derin bir iz bıraktılar.
Amedspor ve Deniz Naki'ye gelince...
Biri, surlarında anlamsız bir savaşın hüküm sürdüğü,
sokaklarına kinin, öfkenin, nefretin bulaştığı bir şehrin spor takımı. Sahası
kapatılan, seyircileri alıkonulan, bayrakları yakılan, otobüsleri taşlanan;
başka bir ırka mensup olmayı övünç meselesi yapanlarca konuk olduğu statlarda
yöneticileri dövülen, linç edilen...
Diğeriyse, dile getirdiği “barış ve özgürlük” söylemleri yüzünde aforoz edilen; kolunda başka
bir dilde yazılı dövmesi, sevindiğinde parmaklarıyla zafer işareti yapması
nedeniyle ülke federasyonu tarafından futbol tarihinin en uzun cezasına
çarptırılan sporcu…
Gelecekte bir gün, İstanbul’un gösterişli salonlarından
birinde, Amedspor’a karşı yapılan bu ayrımcılığı anmak üzere Deniz Naki’yi, tıpkı
Los
Angales Nokia Tiyatrosu’ndaki Simith ve Carlos gibi, örneğin elinde barışı
temsilen bir kupayla görür müyüz bilmem.
Kendi tarihine nice acılar zerk etmiş bu toplum, onurlu bir
yaşama, anlamlı bir barışa ve gerçek huzura kavuşabilmek için böylesi bir
tarihsel yüzleşmeye cesaret edebilecek midir?
Tarihe baktığımızda iyimser olmamak mümkün değil.
Bir zamanlar, beyaz adamın sokağında boy veren ırk
ayrımcılığını, nasıl ki tarihin çöplüğüne gömdüyse zaman, ırkçılığın Türk
sokağındaki utanç izlerini de yeri geldiğinde silmekten asla tereddüt
etmeyecektir.
Yolun açık olsun Amedspor!
Yolunuz açık olsun çocuklar!
Yolun açık olsun barış!
Çocuklar ölmesin, maça da gidebilsinler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com