T24 – 23 Aralık 2015
Bu seferki ajanslardan değildi.
Sosyal medyadan düşen bir fotoğraftı önüme.
İlk bakışta, nedense Cihatçı John’a benzetiyorum…
İlk bakışta, nedense Cihatçı John’a benzetiyorum…
Ne var ki, elinde tuttuğu bayrak yalanlıyor aklımı.
Üstelik arkasındaki karatahtada;
“Kapımıza dayanıyorsa
zulüm, başka yol yok; ya istiklal ya ölüm! J.Ö.H”
yazılı…
İşte o zaman anlıyorum, yüzde yüz Türk Malı bu!
Okullarınızı bile zapt
ederiz” diyor resim!
Öğretmenlerinizi der dest eder evlerine gönderir, sevdamızı
kara tahtaların üzerine resmederiz!
Nitekim öyle de yapmış, karatahtanın üzerine resmetmiş içinden geçenleri.
Nitekim öyle de yapmış, karatahtanın üzerine resmetmiş içinden geçenleri.
Genç bir Jandarma Özel Harekât mensubu asker olmalı bu.
Sanki bir ilkokulun yirmi kişilik sınıfını değil, düşman bir
ordunun ana karargâhını ele geçirmiş gibi gururla dikilmiş karatahtanın önünde.
Bir de objektife sokar gibi Türk bayrağı tutmaktadır elinde.
“Bak, burayı ben fethettim, Türk’üm,
büyüğüm, güçlüyüm”, der gibi!
Maskelidir. Nedense yüzünü göstermekten kaçınmıştır. Tıpkı
Cizre’nin, Nusaybin’in sokaklarında ellerinde türlü silahlarla boy pos endam
ederken olduğu gibi.
Tıpkı, İstanbul’da Armutlu Mahallesi’nin bir gecekondusunda tek kurşunla canını aldıkları Dilek Doğan’ın evini aramaya geldikleri gibi…
Tıpkı, İstanbul’da Armutlu Mahallesi’nin bir gecekondusunda tek kurşunla canını aldıkları Dilek Doğan’ın evini aramaya geldikleri gibi…
Kimdir, adı nedir, evli midir, evliyse çocukları var mıdır? Nasıl
bir ruh hali içindedir? Okula nasıl girmiştir, hangi yasadan almıştır gücünü,
nasıl göstermiştir cüretini, bilinmez!
Ama biz tahmin edebiliriz belki…
Sınıfta ders yapılıyorken, nazikçe kapıyı çalıp, “hocam lütfen sınıfı boşaltır mısınız, bir
hatıra resmi çekmek istiyoruz” demiş olamazlar!
Okulu basıp, sunturlu küfürler eşliğinde öğretmenleri
terörist muamelesiyle sıraya dizmiş olabilirler mi acaba? Belki de sınıfı ele geçirmeden önce, birkaç şarjör
boşaltarak girmişlerdir okulun bahçesine… Örnekleriyle malum olduğu üzere…
Veyahut çocuk yaştaki potansiyel teröristlerin arasına bir
fırtına gibi dalmış, onları çil yavrusu gibi dağıtmış olmaları da mümkün.
Eğer öyleyse, merdivenleri nice savaşlar kazanmış bir
komutan edasıyla çıkmış, zaferinin anıtsal bir simgesini ölümsüzleştirmek üzere
kara tahtanın önünde arz-ı endam etmiş olabilirler...
Başka bir ihtimal, hali hazırda çoktan boşaltılmış bir okul
da olabilir bu.
Ama olsun! Yine de onu, düşmanın inlerine kadar girmiş,
kalelerini zapt etmiş bir ruh halinde pozlar takınmasına engel hiç bir şey yok!
Girmiştir sınıfa, ruhunu okşayan sözcükleri bir bir sıralamıştır kara tahtaya…
Yüzünü boş sıralara dönmüş ve eline aldığı ay yıldızlı bayrağı da hınç dolu
öfkesine ortak ederek intikam alır gibi pozunu vermiştir…
Bugünkü dersimiz,
Jandarma Özel Harekât
Yine maskeli, yine karatahtanın önünde. Başındaki kaskın
tepesindeki Davud’un Yıldızı’nı andıran işaretiyle tıpkı bir İsrail askerine
benzetiyorum onu.
Ama değil! Bu da yüzde yüz bu ülkenin malı.
Elinde Türk Bayrağı yok, unutmuş olmalı.
Ama olsun, kalbindeki bayrağı arkasındaki duvarda derme
çatma vaziyette duran ufacık tahtaya tebeşirler kazmış ve altına imzasını
basmış bile:
“JÖH”
“JÖH”
Objektife sabitlenmiş bakışları, bugünkü dersimiz, Jandarma Özel Harekât, der gibi..
“Cehenneme Gönderme
Vakti”
Bir fotoğraf daha düşüyor önüme…
Bu seferki çocuklar için değil, büyükler için bile ürkütücü.
Her pikseline korku ve tehdit sinmiş bir fotoğraf bu. Yine
bir okulun dersliğinde çekilmiş. Solmuş badanası, eğreti asılmış tahtası,
eskimiş duvarlarıyla yoksun bir okulun sınıfı olduğu her halinden belli.
Daha önceleri çocuk kitaplarının durduğu sıranın üzerinde şimdi
ağır bir silah yer almakta.
Öğretmenin, ayakta ders anlattığı yerde ise rambo kılıklı,
yüzü maskeli bir asker…
Sıranın üzerindeki silahın sahibi olmalı.
“Canım Türkiye’m, ya
Allah, ya Bismillah. JÖH”
yazılı…
Maskesinin altına sakladığı nefret dolu bakışlarını
sınıftaki öğrencilere dönmüş ve siyah deri eldivenli elinin parmağını tahtaya
bir mızrak uzatarak, dersini veriyor:
“Cehenneme Gönderme
Vakti”
“Ne mezarlar eştim
bugünlere dek”
Bu seferki bir video…
Jandarma Özel Harekâttan olduğu anlaşılan bir gurup asker…
Özel Tim diyorlar kendilerine. Böyle demekle özel bir yafta takınmış olmaktan
galiba daha memnunlar. Kim bilir nasıl bir halet-i ruhiye içindeler… Belki
okuyamamış, yoksul bir ailenin çocuğudur; üniversiteye gidememiş, iş bulamamış,
toplumsal bir statü elde edememiş… Çareyi paralı askerliğe kapak atmakta bulmuştur…
Kim bilir…
İçine kurulduğu zırhlı aracın kapısında, şehirli bir mafya
bozuntusu edasıyla sallayarak elini yüksek sesle söylüyor marşını:
“Mezar eşmek
korkutmuyor beni pek
Ne mezarlar eştim bugünlere dek
Kırım’a, Musul’a, Kerkük’e tek tek
Ne mezarlar eştim bugünlere dek
Kırım’a, Musul’a, Kerkük’e tek tek
Ay yıldızı döşüyorum
şu anda
Ay yıldız örtüsü kızıl
elmanın
Özel harekâtçı bu
doruğunda murat almanın
Özel harekâtçı
olmanın, bozkurt olmanın
Gururunu yaşıyorum şu
anda”
Arada arkadaşlarının alkışları; bravo, helal sesleri…
Kısmen doğru söylüyor. Kırım’da olmasa da; Musul’da, Kerkük’te olmasa da, ay yıldızlı bayrağı devlet adına hemen her gün içine sürüdüğü kentlerin, kasabaların duvarlarına itinayla kazıdığı fotoğraflardan malum. Benzer marşlar eşliğinde fethettikleri kentlerin, harbeye dönmüş duvarlarında aynı hınç dolu öfkenin en sinkaflı halleri, boyası kurumamış olarak hala durmakta. Üstelik altlarında “JÖH”, “Özel Tim”, “Esadullah Tim” imzalarıyla...
Kısmen doğru söylüyor. Kırım’da olmasa da; Musul’da, Kerkük’te olmasa da, ay yıldızlı bayrağı devlet adına hemen her gün içine sürüdüğü kentlerin, kasabaların duvarlarına itinayla kazıdığı fotoğraflardan malum. Benzer marşlar eşliğinde fethettikleri kentlerin, harbeye dönmüş duvarlarında aynı hınç dolu öfkenin en sinkaflı halleri, boyası kurumamış olarak hala durmakta. Üstelik altlarında “JÖH”, “Özel Tim”, “Esadullah Tim” imzalarıyla...
Sesi ve tavırları oldukça gerçekçi. Çok içten hissederek okuduğu
anlaşılan marşın sözlerinde saklı itirafı. Kim bilir kaç düşmanın karnını
deşmiş, bağırsaklarını boşaltmıştır. Kim bilir, açığa çıkarılmamış binlerce
faili meçhulden kaçının mezarını eşmiştir şimdiye dek…
Marş, özel harekâtçı olmanın, bozkurt olmanın gururları
okşayan sözleriyle alkışlar eşliğinde sona eriyor. Videonun bir mola anında
çekildiği belli. Birazdan, soluklanma için verdikleri bu kısa mola sona erecek
ve özel timler ateşten, baruttan ve ölümden ibaret mesailerine yeniden
başlayacaklar.
Sonrası mı? Sonrası malum; sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş
Cizre’nin, Silopi’nin, Nusaybin’in, Dargeçit’in duvarları delik deşik
sokaklarına inecekler ve mezarlarını korkusuzca eşecekleri Kürtleri avlamaya
devam edecekler… Kim bilir?
Ders mers yok! Size
barış da yok!
Son resim, elinde makineli tüfek taşıyan bir ordu mensubuna
ait.
Yine maskeli, yine gizlemiş yüzünü.
Arkasında çocuk hayalleriyle duvarlara iliştirilmiş
rengârenk resimler, duvar kâğıtları.
Komando giysileri içinde, Atatürk portresine sırtını
dayamış, üzerine “Zıpkın” yazılı kara
tahtanın önünde tüm heybetiyle kameraya göz kırpmış, gözlerimizin içine dik dik
bakıyor:
“Ders mers yok!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com