Radikal/13 Ağustos 2013
Bir bakanın ağzından duydum; ülkeye barış gelecekmiş artık,
Kürtler özgür olacakmış ama statüsü olmayacakmış!
İnsan ayağı basmış, eli değmiş, teni dokunmuş; ölümler ve
kırımlar görmüş, nice uygarlıklar kurulmuş, savaşlar ve afetler yaşamış bütün topraklar
özgür olsun.
Milyonlarca yıllık bir serüvene sahip insanlık. Giderek
yaşlanıyor dünyamız. Yaşlanıyor ve büyük bir sonsuzluğun girdabında yuvarlanıp
gidiyor. İşte böyle bir dünyanın üzerinde devasa bir uygarlık mirasına sahip bütün
insanlık özgür olsun! Irkı ne olursa, derisinin rengi neye çalarsa; inancı
hangi dinden, mezhebi hangi mezhepten olursa olsun; ister Alevi, ister Sunni,
ya da Şafi; Müslüman veya Hıristiyan; Yahudi ya da Katolik.. Veya Protestan; ateist
bile olabilir... Belki bir Kızılderili, bir zenci; derisi beyaz Güney Afrikalı,
belki Surinamlı; gözleri çekik Vietnamlı; Koreli bir gazi bile olabilir; bir
Eskimo veya bir Arap… Dili ne olursa olsun; ister Urduca, ister Mongolca, ister
Katalanca; mesela İngilizce; belki de Tamilce, Fince veya Latince; hangi
bilinmez bir dilden konuşursa konuşsun; bütün insanlar özgür olsun ama yeter ki
adı “Kürt” olmasın! Statüsü de bulunmasın!
Hangi ulusa mensup olursa olsun. Yıllardır, hangi haksız
zulmün parmaklıkları ardında bulunursa bulunsun; hangi kıtada yaşarsa; bayrağı
ne olursa, çocuğunu hangi pasaportla doğurursa, damarlarında hangi asil kan
dolaşırsa dolaşsın, ama özgür olsun!
Bütün hayatlar özgür
olsun
Adı neredeyse unutulmuş/unutturulmuş, toprakları terk edilmiş/ettirilmiş,
varlığı yok sayılmış, sürülmüş, zenginlikleri talan edilmiş; ata yadigârı yerlerinden
edilmiş, kentlerin varoşlarına, sur diplerine, kenar mahallere savrulmuş bütün hayatlar
özgür olsun; yeter ki adı “Kürt” olmasın!
Bambu ormanlarının sevimli pandaları, beyaz tüylü kutup
ayıları, sayısı tükenmekte olan Caretta Caretta’lar; fok balıkları, yunus
balıkları hep özgür olsun! Henüz balta girmemiş ormanlar, uygarlık mikrobundan
kendini saklamayı başarmış ıssız vadiler, dereler ve tepeler özgür olsun;
havada kuşlar, suda balıklar, filler ve kertenkeleler; bütün bir börtü böcek
özgür olsun ama yeter ki “Kürt” olmasın!
Arap Baharı gelsin, Wall Street Baharı gitsin; Tahrir
Meydanı’na inelim, Libya’ya özgürlük isteyelim; kabile devrimleri yapalım;
bedevilere hürriyet, aşiretlere de öyle… Saddam’a ölüm diyelim, Kaddafi’nin
kellesini alalım; Mısır’da Mübarek de gitti, Taliban’a özgürlük! Gazze’ye
yağmur gibi yağan mı? Fosfor bombaları değil, konfeti dağıtıyor çocuklara uçaklar!
Haydi, Kürecik’e üsler de kuralım, el birliğiyle İsrail’in güvenliğini sağlayalım,
Patriotlar olmazsa olmaz zaten, bırakalım İsrail halkı daha güvende ve özgür
olsun!
Üç bin köy yakılmış! Boşaltılmış ve yıkılmış! Srilanka’da,
Surinam’da, Kamboçya’da değil! Benim ülkemde! Anadolu’mda, Mezopotamya’mda! Binlerce
yıldır kök saldığım topraklarımda! Her toprak parçası özgür olsun, yeter ki üzerinde
“Kürt” olmasın!
Eski Sovyetler Birliği’nin dağılan bütün ülkeleri; Özbekistan
mı desem, Türkmenistan mı, Tacikistan mı… Ermenistan’ı unutmayalım; Kırgızistan,
Kazakistan ve Gürcistan’da var... Hepsi özgür olsunlar! Ulusların self
determinasyon hakkı önünde saygıyla eğilelim; dünyanın bütün halklarına koro
halinde özgürlük isteyelim. Hepsi gelişmiş ve ileri, hepsi uygar ülkeler; Estonya,
Letonya ve Litvanya da özgür olsun! Dahası var; Moldavya, Belarus ve Ukrayna… Hep
özgür olsunlar!
Çok renkli devrimlerimiz olsun; Kadife Devrimi, Gül Devrimi,
Lale Devrimi… Turuncu Devrimini de unutmayalım. Sonuçta ayrımsız, bütün ülkeler
özgür olsun!
Küçük büyük fark etmez. Nüfusu ne olursa olsun; 4 milyon
nüfusuyla Kongo, 3,3 milyon nüfusuyla Moritanya, 2,8 milyon nüfusuyla Arnavutluk
ve Kuveyt, 2,7 milyon nüfusuyla Moğol halkı, 2 milyondan az nüfuslu Lesoto! Hep
özgür olsunlar! 1,5 milyondan daha az olan nüfuslarıyla Katar, Bahreyn, Doğu Timor
ve Botsana özgür olmasınlar mı?
Peki, 510.000 nüfusuyla Lüksemburg? Ya 317 bin nüfuslu
İzlanda? Ve sadece 31 bin nüfusuyla San Marino; zaten özgür değiller mi?
Yedi kıtada, denizde ve okyanusta, Kuzey Kutbunda ya da Güney’de;
toprakları çorak ya da çöl; dağlık veya bataklık, her toprak parçası özgür
olsun! Beş yüz binden az olan nüfuslarıyla Surinam, Burinei, Maldivler özgür
olmasınlar mı?
Kıbrıs’ın kuzeyine özgürlük gelsin! Bulgaristan’daki esir
Türkler’i kurtaralım. Karabağ’dakileri de.. 550 bin nüfuslu Batı Sahra, 180 bin
nüfuslu Samoa ve Guam ülkeleri, 245 bin nüfusuyla Yeni Kaledonya; 104 bin
nüfusla Greneda, 108 bin nüfuslu Virjin, 3 bin nüfuslu Falkland Adaları ve 4
bin nüfusuyla Saint Helan özgür olsunlar! Tayvan, Kosova, Abhazya ve Güney, Osetya
hepsi özgür olsun!
Açlığın ve kıtlığın pençesinde kurtuluşunu bekliyor Kenya.
El kapısı değil Somali, sırada Sudan’ı özgürleştirmek de var; kaç parçaya
bölünmüş bile olsa… Olsun, yine de bütün parçaları özgür olsun! Dağılmış ve
şimdi paramparça eski Yugoslavya; Bugün Hırvatistan, yarın belki Dalmaçya; Sırbistan
ve Bosna-Hersek; Makedonya, Slovenya; Karadağ ve Kosova.. Hepsi özgür olsunlar!
Üstelik bir de statüleri olsun ama “Kürt” olmasın!
Özgürlük adına bir
milyon insan öldü Irak’ta
Sonunda, sınırlarımıza kadar dayandı özgürlük. Sıra
komşularda; bir zamanlar “hür dünya” idi adı. Sonra “hür teşebbüs” oldu. Özgürlük
taşıdı dünyanın bütün topraklarına! Daha modern kavramlara ikame etti adını; serbest
piyasa, kapitalizm, küreselleşme diye... O şimdi savaşıyor; “hür dünya”,
özgürlük adına “özgür ordu” lar kurarak savaşıyor. Barış ve özgürlük tutkunu
devletler “özgür ordulara” destek olmak için birbiriyle yarışıyor. Kol kola
giriyor koalisyon kuvvetleri; harıl harıl mesaide Birleşmiş Milletler. Giderek daha
çok genişliyor “demokrasi cephesi!”
“Özgürlük!..” Adına
bir milyon insan öldü Irak’ta! Geçenlerde saydım, manşetlerin yalancısıyım; bir
günde tam 127 ölü vardı Irak’ın sokaklarında! Maşallah, ne kadar da hızla yerleşiyor
“demokrasi.” Kılıcı keskin ne de olsa; bakın, nasıl da kellesini aldı Libya’da Kaddafi’nin,
şu bizim meşhur demokrasi! Ederi tam üç yüz milyon dolar! Bavulla gönderdik
paraları. Ölüme de fatura kesilir mi demeyin. Muhasebesi tutulmaz olur mu hiç demokrasiyle
gelen ölümlerin. Medyaya haber düştü geçenlerde; Libya’ya gelecek özgürlüğün
öncüsü ve demokrasi şampiyonu Fransa, “yüzde
otuz beşine anlaşmış bile Libya petrolünün”. Ne de güzel diyeti varmış meğersem
özgürlüğün! Şimdi, kabileler birbirini boğazlıyor Libya’nın çöllerinde. Demek
ki daha çok demokrasi gerekecek oralara… Daha çok çalışacak dersini koalisyon
kuvvetleri.
Ne kadar da ağırbaşlı konuşuyordu ve öylesine kendinden emin görünüyordu bakan; “Kürtlere statü falan
veremeyiz” diyordu. Sanırsın sadaka dağıtıyor mübarek! Ama ekliyordu; “barış
ve özgürlük gelecek” diyordu ülkeye…
Evet, barış ve özgürlük gelecek ülkeye. Tıpkı Afganistan,
Irak gibi; tıpkı Tunus, Libya, Mısır gibi; bak işte şimdi, tıpkı Suriye gibi…
Nasıl da bir araya gelmişler, medeni ve demokrat dünyanın
bütün ülkeleri. Komşuda Kürt’ün üzerine salmışlar cümle vahşilerini yeryüzünün.
Cihatla özgürlük gelecekmiş güya Suriye’ye. Maşallah, dört yanı şeyhlikler,
emirliklerle dolacakmış; bütün Suriye özgür olacakmış ama adı “Kürt”
olmayacakmış.
Yusuf Nazım
http://www.radikal.com.tr/yorum/statusuz_halk_kurtler-1145872
Bizim coğrafyanın tadı çok acı..
YanıtlaSilBütün ezilenlerin coğrafyasından acılar derindir. Çünkü "hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir"
SilNe diye bilirim'ki, bu çok güzel yazıdan sonra. Ellerinize, yüreğinize sağlık benim sevgili yazarım. Sizler gibi insan sevgisiyle çarpan yürekler oldukça, bu Dünya bütün korkunçluğuna rağman yaşanılası bir yer olmaya devam edecktir.
YanıtlaSilBir zamanlar, kendilerine bu karanlık yeryüzü haram edilenler,
SilDünyayı güzelleştirecek olanlardır yine sevgili okurum...
Biz Kürt halki ,haksizliga direnen en son Mohikaniz .
YanıtlaSilHayatimiz direnmekle geciyor .
Yaşamak, zaten direnmek demek değil midir...
Sil"Özgürlük"kelimesinden korkar olduk...Mümkünse bizim özgürlüğümüzle ilgilenmesinler!
YanıtlaSilHalbuki şarkılara söyledik onun en çok adını...
Sil