T24 | 2 Aralık 2018
Kötüsünüz!
Bu
kadar ikirciksiz, sarih ve net, kötüsünüz!
Başka
hiçbir tanımlamaya, basit de olsa bir açıklamaya, zorlama bir sebep aramaya
gerek duymaksızın kötüsünüz!
Ne
yaptığınız bunca zulme, ne koyduğunuz anlamsız yasaklara, ne uydurduğunuz
yasadışı emirlere varıncaya dek, hiçbir neden arama zahmetine gerek yok! Sadece kötüsünüz!
Belki
farkında değilsiniz, nice zamandır içinize sinmiş kötülüğün; vicdanınızı kemire
kemire yemiş, bitirmiş sizi. Çünkü şatolara sığmaz olmuş artık kibriniz.
Kalbinizdeki son insanlık duygusunu da yitirmiş, insafınızı son damlasına kadar
kurutmuşsunuz. İçinizde, bir daha çıkmamak üzere, ruhunuzun bütün
derinliklerine dek sızmış bir melanet var. Belki
bu yüzden, işte bu kadar kötüsünüz!
Kendinizden
olmayana, kendinizin olmayana, kendiniz gibi düşünmeyene dair sınırsız bir
nefretle dolusunuz!
Hayattaki en kutsal şeyleri, kullanışlı bir araç gibi
görebilir, yeri geldiğinde elinizin tersiyle itebilirsiniz. Bu yüzden, hedefinize
ulaşmak gayesiyle yapacağınız her şey mubahtır size! Öyle büyüktür ki hırsınız,
ihtirasınız kimi zaman sizi yer, tüketir. Nezaketten, incelikten eser kalmaz,
küfrün bini bin para olabilir; iftira etmek, yalan söylemek bile meziyete
dönüşebilir dilinizde. Öylesine düşman görünür ki her şey gözünüze, gem vurmak
ne mümkün öfkenize, boğulacak gibi olursunuz nefretinizde! Çünkü kötüsünüz!
Memuru işsiz, emekçiyi sendikasız, hakkını arayanı aşsız, ekmeksiz
bırakırsınız; çocukları aç, sefil, perişan olur. İşini geri istemek suçtan
sayılır nezdinizde! Bu suçu işleyene, hayatı zehir etmekte bir an için tereddüt
etmezsiniz; döversiniz, gaz sıkar, yerlerde sürüklersiniz. Umurunuzda değildir kim
olduğu; öğretmeni, sanatçısı, bilim insanı. Onlar için cadı avları başlatırsınız;
davalar açar, hapislere atarsınız; öğrencisiz, kürsüsüz, pasaportsuz
bırakırsınız! Adaletiniz çoğu kez yargısızdır, hukukunuzsa adaletsiz. Mafya
liderini vatansever, din bezirganını muhtereminiz, barış isteyeni vatan haini
ilan etmekten geri durmazsınız. Çünkü kötüsünüz!
25 Kasım'da şiddete karşı kadın yürüyüşünden |
İmanınız büyüktür görünürde, lakin insafınız çoktan kurumuştur. Bu güzelim ülkeye pancarını, tütününü, ekinini haram eden sizsiniz; üzümünü, buğdayını, bağını... Emekçinin alın terini yalan eden yine sizsiniz; etini, sütünü, şarabını… Çünkü kötüsünüz siz!
Grev yapmak suçtur, yasaktır, olanaksızdır kanun hükmünüzde.
Üstelik bunu hiç saklamaz, açıkça söylersiniz. Siz, kibirden şatolar inşa
ederken kendinize, insanlar bedenini yakar borçtan, yokluktan, çaresizlikten!
Bir milim bile oynar mı vicdanınız, katiyetle oynamaz! Çünkü kötüsünüz!
Duvarları kalın, çeperleri dikenli, gökyüzüyse karanlık, kocaman bir hapishaneye çevirdiniz ülkeyi. Öyle çok insanın ahını almışsınız ki, duysaydı şeytan bile şaşırır, çatlardı hasetinden. Hileyle, şerle, takiyeyle sahip olduğunuz kudret gözünüzü kamaştırmış, zalimlikte kimse yarışmaz olmuş sizle. Bu karanlık, bu kokuşmuş, bu büyülü düzen ilelebet sürsün istersiniz. Çünkü kötüsünüz siz!
Parça parça yediniz, doymadınız; yok ettiniz, bitirdiniz şehirleri. Yol iz kalmadı geçecek, köstebek gibi tüneller açtınız şehirlerin altında. Söyleyin, Süleymaniye’nin siluetini hangi imanla çizdiniz İstanbul’da? Meydanlar, parklar, bostanlar bile yenildi hırsınıza; yetmedi, köşe bucak denizleri doldurdunuz. Doymak bilmedi yine de gözünüz; parsel parsel çöktünüz ormanların üzerine; acımasızca, insafsızca kuruttunuz dereleri; yetmedi, betona gömdünüz, nefessiz, renksiz bıraktınız şehirleri. Sadece insanlara değil; havaya, suya, toprağa dahi işledi zehriniz. İşte bu yüzden kötüsünüz!
Dün ak dediğiniz, bugün karaydı. Dün gözünüze görünen melek,
bugün şeytan oldu; dün kol kola yürüdüğünüz dost, bugünse amansız düşman! Siz
nasıl bir şeysiniz böyle; dün alkışlayıp törenle ödüller verdiğinizi, bugün
histerik çığlıklarla linç ettiniz! İşte
bu kadar kötüsünüz siz!
Yaralarınız öylesine çok ki, kim dokunsa gocunursunuz. Bir kez hata yapmaya görsün hasmınız; çalmadığınız kapı, giymediğiniz kostüm, oynamadığınız tiyatro kalmaz! En mağdur kimliğinizle kanatarak gözyaşlarınızı, boy boy resimler verirsiniz; masum demeçler, demokratik söylevler…
Bir
kez gücü ele geçirmeye görün, yeter! İktidar anında zehirler sizi. Öylesine
büyür ki kibriniz, dünyaları siz yaratmış gibi olursunuz. Ne dünya malından
doyar, ne haktan korkar, ne yetim hakkı yemekten utanırsınız. Çünkü kötüsünüz siz!
Biliriz,
elbette mahkemeleriniz var, dilediğiniz eylemi suç sayar, gözünüze
kestirdiğinizi hapse tıkarsınız. Biliriz, hukukunuz var, sizden olmayana karşı
keskin bir kılıç kıvamında. Üstelik adaletiniz de var, terazisi hep sizden
yana.
Bu
yüzden sadece kötü değil, kinle ve nefretle dolusunuz!
Öylesine
nefret dolusunuz ki, amacınıza ulaşmak için, ne dayandığınız yasalar, ne sadece
adı kalmış hukuk, ne görünürden ibaret demokrasi; hiçbir şey, ama hiçbir şey
umurunuzda olmaz! Bugün söylediğinizi, yarın kolayca inkâr edebilirsiniz; inkâr
etmeyi geçtik, dün söylediğinizin bugün, tam tersini de iddia edebilirsiniz.
Geçmişte söylediklerinizi, bugün önünüze getirseler, asla kızarmaz yüzünüz;
başınızı çevirmez, gözlerinizi kaçırmazsınız. Çünkü tek kelimeyle kötüsünüz siz!
Geçenlerde
gördüm; Allahın her günü aşağılanan, taciz gören, dayak yiyen kadınları.
Senenin tek gününde, şiddete karşı, Beyoğlu’nda sokağa çıkmışlardı… Yüzleri
allı pullu, yemenisi narlı morlu; şarklı, türkülü, eğlenceli; davullu, tefli,
erbaneli… Şiddete karşı; tacize, tecavüze, istismara karşı…
Emir
uludandır yine; bir kez daha demiri keser, demir de kadınları! Görürüm ki, yine
acz içindesiniz, yine emir kulusunuz, yine öfkelisiniz! Yine dinmek bilmez
nefretiniz, yine yalana batmış, yine iftiraya bulanmış, yine çamura boğulmuştur
diliniz. Çünkü kötüsünüz siz!
Her
cumartesi günü, Galatasaray’da kayıp anneleri toplanırlar. Hep sessizdirler,
başka ve uzak bir dünyadan gelmiş gibidirler. Evlatlarının fotoğraflarını
yaralarına basarlar, bıçak açmaz ağızlarını, hep susarlar.
25 Kasım 2018, Beyoğlu |
O
analar ki, çocuklarının akıbetini öğrenmekten başka amaçları yoktur. O analar
ki, sadece çocuklarından bir haber almak isterler! Üstelik nasıl olursa olsun; belki
bir tutam saç, toprağa karışmış; belki yırtık ayakkabısı, düğmesi, ceketi,
hırkası; hiç değil başında dua edecekleri bir mezar taşı, ya da iki avuç
toprakla üzerini örtecekleri birkaç kemik parçası…
Emriniz
uludur yine, büyük yerdendir, karşı konulmazdır. Bir anda acıya keser
Galatasaray Meydanı. Karşınızda, sanki düşman askerleri, daracık bir sokağa
sıkıştırırsınız onları. Üzerlerine gaz, zehir püskürtürsünüz. Bir anda
unutursunuz kal-u beladan gelen insanlığınızı! Oracıkta soluksuz bırakırken
Emine Ana’yı, Sultan Ana’yı, Hanife Ana’yı; nasıl bir cümle ifade eder, hangi söz
açıklamaya yeter ki hoyratlığınızı? Çünkü
kötüsünüz!
Gerçek, her geçen gün daha çok öğütülüyor haber ajanslarınızın
dişlilerinde, yalana doymuyor televizyon kanallarınız. Bir gün, “sivil öldüreceksek Cihangir’den,
Nişantaşı’ndan başlarız” diye böbürleniyor program sunucunuz. Öbür gün, “sallandıracaksınız ayağından, camdan aşağıya”
diye, naklen yayında öğüt veriyor bir diğeriniz. Dilinizde, sınır tanımıyor, giderek
linçe dönüşüyor nefretiniz. Balat’ta, akademisyen bir kadına ceza yazıyor
trafik polisleri. Durur mu, “basın sopayı
adi karıya” diye çığlıklar atıyor siyasetçiniz. Başka nasıl bir açıklama bulursunuz
bunda? Çünkü kötüsünüz!
Hayat
fanidir en nihayetinde, kime kalır ki bu dünya? Zaman geçer, devran döner, bir
gün bozulur büyü; bu devr-i sefahat da biter, yerle yeksan olur cümle şatolar,
saltanatlar da... Herkes gibi siz de göçüp gidersiniz yolcusu olduğunuz bu
kervandan. Lakin bilmezsiniz, dünyanın ahı kalır peşinizde.
Başka
hiçbir söze, hiçbir vicdana, hiçbir kurala sığmaz yaptıklarınız.
Çünkü kötüsünüz siz!
http://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kotusunuz,20965
Aslında Kötü deyip orada kalan, Susan, ileri gitmeyen bizler de o kòtülüklerin suç ortağıyız bir yerde.Aslında hep kötüydük. Onun için İÝİ-GÜZEL-FAYDALİ herkesi, herşeyi şehvetle yokettik.
YanıtlaSil