Yusuf Nazım
T24 | 18 Mayıs 2018
İstanbul’daydım. Bir martının dayanılmaz çaresizliğini yazıyordum. Olmadı, yarım kaldı, yazamadım!
T24 | 18 Mayıs 2018
İstanbul’daydım. Bir martının dayanılmaz çaresizliğini yazıyordum. Olmadı, yarım kaldı, yazamadım!
Bir fotoğraf düştü apansız önüme. Ne İstanbul’da bir martının çaresizliği, ne Mardinli temizlik işçinin yalnızlığı kaldı aklımda. Yalnızca bir fotoğrafa takıldı aklım.
“Filistin” dedi,
içimdeki o ses! Yana yakıla, “Filistin!”
Hani, bizim o, on sekizinde, on dokuzunda, yirmisinde çocukların koşarak
gittikleri ülke vardı ya… Hani, o mazlum toprakların özgürlüğü için hayatlarını
tereddütsüz armağan ettikleri ülke… Filistin!
Bir fotoğraf karesinde matlaşmış,
anıtlaşmış
14 Mayıs 2018, İsrail'in Filitinli protestoculara saldırısı |
Filistin’dendi o fotoğraf. Kıraç bir toprak parçasının
üzerinde, dumanları göklere yükselen bir ateşin bulutunun önünde. Tekerlekli
sandalyede bir adam. Bacakları yok! Bir fotoğraf karesinde matlaşmış,
anıtlaşmış gibi. Elinde sapanı, çeviriyor, çeviriyor, çeviriyor…
“Sene 1949, CHP
hükümeti, başbakan Ş.Günaltay, cumhurbaşkanı İsmet İnönü. Türkiye İsrail’i
tanıyan ilk Müslüman ülke oldu.”
Aklım bir fotoğrafta kaldı benim. Elinde sapanıyla,
tekerlekli sandalyesinin üzerinde tek başına. Kıraç bir toprak parçasının
üzerinde… İşgalci İsrail askerlerine tam önünde.
“Yıl 1958, DP
hükümeti, başbakan Adnan Menderes. Türkiye ile İsrail arasında Trident adı
verilen gizli askeri ve istihbarat işbirliği anlaşması imzalandı.”
Adı Fadi Ebu Salah.
29 yaşında, evli, dört çocuk babası. Bacaklarını, 2008’de Gazze’ye ölüm kusan
İsrail bombaları almış. Ayakları yok ama şimdi kolları var. Kolları olmasa ne
yazar, belli ki bedeninden büyük yüreği var.
“31 Mart 1994,
DYP-SHP hükümeti, başbakan Tansu Çiller, yardımcısı ise Erdal İnönü.
Türkiye-İsrail Güvenlik Gizlilik Anlaşması imzalandı.”
Benimse, aklım bu fotoğrafta kaldı. Reuters Ajansı’ndan İbrahim Ebu Mustafa’nın deklanşörü yakalamış görüntüyü. Yer, Han Yunus
kentinin doğusunda, İsrail sınırı. “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü” için
Filistinliler oradalar. ABD’nin işgal altındaki Kudüs’ü, İsrail’in başkenti
olarak kabul etmesini protesto ediyorlar.
“23 Şubat 1996, DYP-CHP
hükümeti, başbakan Tansu Çiller, yardımcısı Deniz Baykal. Türkiye-İsrail
arasında Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması imzalandı.”
14 Mayıs 2018, İsrail saldırısında ölen Fadi Ebu Salah |
Fadi Ebu Salah. Toprakları işgal edilmiş bir ülkeye açmış
gözlerini. Hep ateş altında kavrulmuş teni, hep barut kokmuş nefesi. On yıl
olmuş ayakları yok, on yıldır yürümüyor, on yıldır İşgalci bir dünyaya karşı
direniyor! Karşısında ağır silahlarla İsrail ordu askerleri.
Bir türlü alamıyorum kendimi, aklım o fotoğrafta kalıyor
benim.
“28 Ağustos 1996,
RP-DYP hükümeti, başbakan N.Erbakan, yardımcısı Tansu Çiller. Türkiye-İsrail
arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalandı.”
İşgal altındaki dünyanın bütün
mazlumları için bir çığlık
Ebu Salah direniyor. Filistin’in taşıyla, bir avuç kalmış toprağıyla,
sapanıyla kan ter içinde direniyor. Çirkin bir dünyanın yüzsüzlüğüne, kötülüklerine,
ikiyüzlülüğüne karşı; zalim bir dünyanın efendilerine karşı; onların çeklerine,
senetlerine, gizli anlaşmalarına, silah tüccarlarına, sahte kınamalarına karşı direniyor;
yok yoksul haliyle, yüreğinin demiyle, yarım bedeniyle direniyor!
Benimse bir resim karesinde takılı kalıyor aklım.
“Yıl 2000,
DSP-ANAP-MHP hükümeti, başbakan B.Ecevit, yardımcıları M.Yılmaz, D.Bahçeli.
MHP’li Milli Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu, İsrail’le bugüne kadar
yapılan 13 anlaşmanın tamamının gizlilik dereceli anlaşmalar olmasından dolayı
TBMM`nin onayına sunulmamıştır, içeriklerini açıklayamam dedi.”
14 Mayıs 2018, Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü'ne İsrail saldırısı |
Dört çocuğu, bir de karısını evde bırakmış, işgalin sınırına
yürümüş Ebu Salah. İsrailli bir
keskin nişancı, namlusunda son model Amerikan dürbünü, çoktan nişan almış,
beklemede. Birazdan bir tetik inecek, bir mermi fırlayacak, bir ateş püskürecek namlusundan, ciuvvv diye
bir ses duyulacak…
Dedim ya, o fotoğrafta kaldı benim aklım.
“1 Mart 2005, AKP
hükümeti, başbakan R.Tayyip Erdoğan. Abdullah Gül’ün ardından R.Tayip Erdoğan
da İsrail’e gitti. Erdoğan Beyrut Kasabı lakaplı Şaron’la görüştü. Şaron ile
Erdoğan arasında kırmızı telefon hattı kuruldu ve 60’a yakın ikili anlaşmaya
imza atıldı.”
O resim! Fotoğraftaki o çığlık. Toprakları işgal altındaki
dünyanın bütün mazlumları için bir çığlık.
Emir ne vakit verildi, tetik ne zaman indi, nasıl ateşlendi
barut ve hangi hızla püskürdü ateş?
Hangi tanrının eseri zalimlik, ne zaman kuruldu bu düzen?
Kim sürdü namluya mermiyi, kim aldı canını teninden, kim kopardı Ebu Salah’ı
yarım kalmış bedeninden?
“27 Aralık 2008 - 18
Ocak 2009, AKP hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. İsrail Gazze’yi günlerce füze
yağmuruna tuttu. Saldırıda, yüzlerce çocuk, kadın ve sivil insan öldü. Başbakan
Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül, Gazze saldırısında İsrail’in orantısız güç
kullandığını söylediler!”
“İsrailli kadın bakan,
Gazze’de insani yardıma gerek yok, dedi! AB, İsrail harekâtının, saldırı amaçlı
değil, savunma amaçlı olduğunu söyledi! İsrail saldırıları devam ederken ABD,
İsrail’in kendini savunduğunu açıkladı.”
Benimse aklım o fotoğrafta kaldı…
“31 Mayıs 2010, AKP
hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. Gazze'ye insani yardım taşıyan, 32 farklı
ülkeden 663 yolcu bulunan 6 gemiye İsrail Ordusu saldırı düzenledi. Gazze’nin
130 km açığındaki uluslararası sularda gerçekleşen Mavi Marmara katliamı
saldırısında 9 aktivist öldürüldü.“
16 Aralık 2017'de İsrail'in Gazze saldırısında öldürülen Ebu Süreyya |
Öldürülen bizim çocuklara gitti aklım
Aklıma başka bir fotoğrafta kaldı bu sefer; 21 Şubat 1973’de
Filistin’de öldürülen Türkiyeli çocuklar da. İsrail Ordusu tarafından, mazlum
Filistin halkının direnişine destek olmak için Filistin’e giden Kerim Öztürk,
Cafer Topçu, Yücel Özbek, Ahmet Özdemir, Bora Gözen, Şükrü Öktü, Ali Kiraz ve
Gürol İlban’da…
Bir de Filistin’den dönen, Türkiye’de öldürülen bizim
çocuklara gitti aklım! Deniz’e, Hüseyin’e, Yusuf’a. Kendisine, İstanbul’un
göbeğinde, Topkapı’da anıt mezar yaptırılan, İsrail’le gizli anlaşmalar yapan
Adnan Menderes’e gitti bir de aklım...
“14 Kasım 2012, AKP
hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. İsrail Gazze’ye yeniden saldırdı, Hamas’ın
askeri lideri öldürüldü, yüzlerce Filistinli öldü. 20 Kasım 2012, AB Zirvesinde
Filistin’in seçilmiş hükümeti Hamas kınandı; İsrail’in kendi halkını koruma
hakkına sahip olduğu karar altına alındı!”
İsrail saldırısı üzerine Küba ve Bolivya İsrail’i terörist
devlet ilan etti. Ekvator, Brezilya, Şili, Peru ve El Salvador büyükelçilerini
İsrail’den geri çağırdı.
“29 Haziran 2016, Erdoğan Mavi Marmara için, giderken kime sordunuz
dedi!”
Benimse aklım hala o fotoğrafta kaldı!
“19 Ağustos 2016, AKP
hükümeti, başbakan Binali Yıldırım, cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan. Türkiye ile
İsrail arasında yapılan Mavi Marmara anlaşmasıyla İsrail özür dilemediği gibi,
Gazze ablukası devam etti, toplamda 20 milyon dolar karşılığında mağdurların İsrail’e
karşı dava açmasının önü kapanmış oldu.”
6 Aralık 2017. ABD başkanı Trump, büyükelçiliğimizi Kudüs’e
taşıyacağız diye açıkladı.
“6 Aralık 2017. Kudüs
kırmızı çizgimizdir dedi Erdoğan. ABD, Kudüs’ü başkent olarak tanırsa, İsrail’le
diplomatik ilişkilerimizi keseriz diye ekledi.”
AKP’nin iktidar olduğu 2012 yılında 1,4 milyar dolar olan
İsrail’le ticaret hacmimiz, 2017 yılı itibariyle 4 milyar 914 milyon dolara
yükseldi!
“14 Mayıs 2018.
Trump, BM kararlarına göre işgal altındaki Filistin şehri Kudüs’ü, İsrail’in
başkenti olarak kabul etti.”
İsrail Ordu askerlerinin ABD’nin kararını protesto eden
Filistinlilere ateş etmesi sonucu 63 gösterici öldü, 2000’den fazlası
yaralandı. Tekerlekli sandalyeli Ebu Salah’ın ölümü, gazetelerde küçük bir
haber olarak yer aldı.
Meclis el çabukluğuyla toplanıverdi hemen. Ortak bildiri
üzerinde bir çırpıda anlaşmaya vardı partiler. Kınadılar! Evet, evet kınadılar!
Kaç şiddetiyle oldu kınamaları, bilemedim ama kınadılar!
Benimse hala o fotoğrafta aklım.
Deniz Gezmiş'in Filistin kimliği |
Ortadoğu’nun yanık topraklarında bir
direniş abidesi
Fadi Ebu Salah.
Elinde sapanıyla tekerlekli sandalyesinin üzerinde. Yarım
bedeniyle, Ortadoğu’nun yanık topraklarında bir direniş abidesi gibi yükselmiş,
medeniyetin utanç sayfasına adını yazdırır gibi…
O şimdi yaşamıyor!
İkiyüzlülüğün, riyakârlığın, ihanetin dünyasında değil
artık.
İsrailli bir keskin nişancının namlusundan çıkan mermiler
aldı onun canını.
Birkaç güne kalmaz her şey unutulacak. Haber ajansları politikacıların
sahte demeçlerini yeniden taşımaya başlayacak. Şirketlerin dolara ve petrole
endeksli senetleri konuşulacak bankalar arası piyasalarda. Ölüm ve işgal
haberlerinin yerini, şirketlerin dolara ve petrole endeksli senetleri alacak
televizyonların alt yazılarında.
İsrailli keskin nişancılar, bilgisayar oyunlarına benzeyen
simülasyonlarında, silahlarının dürbününü doğrultacak Filistinli yeni hedefler
arayacak.
Politikacılar, Yenikapı’da miting yapacaklar mesela. Bir
zamanlar yapmayı çok sevdikleri gibi, bu sefer de İsrail’i telin edecekler.
Kabarmış iştahlarıyla silah şirketleri, borsada rekor
üzerine rekor kıracaklar.
Kürecik Radar üssünden şifreli sinyaller biteviye akmaya
devam edecek İsrail antenlerine.
Gazze’nin bir avuç toprağına sıkışmış Filistinli gençlere, sinek
avlar gibi yeni taarruzlar yapmak üzere, eğitimlerini sürdürmeye devam
edecekler Konya’da İsrail pilotları.
Benimse, yüreğimde bir resmin çığlıkları, hep o fotoğrafta
kalacak aklım.
İyi de birader senin ülkende yapılanlar Filistinlilere yapılanlardan bin beter.Polisin,askerin tüm insanların daha acımasız
YanıtlaSilKatılıyorum. Yazdıklarımın çoğu, kendi ülkemin acılarıyla yüklü zaten. Sevgiler
Sil