Yusuf Nazım
T24 | 18 Mart 2017
1871’de, Paris devrimin kalbidir.
T24 | 18 Mart 2017
1871’de, Paris devrimin kalbidir.
Paris’in Père-Lachaise
Mezarlığı’nda bugün bir duvar vardır.
O duvarın dibinde Parisli Komünarlar kurşuna dizilmiştir.
Kurşuna dizilmiş otuz bin işçinin kanı, Paris’in sokaklarında kurumuştur.
Kurşuna dizilmiş otuz bin işçinin kanı, Paris’in sokaklarında kurumuştur.
* * *
Bugün 18 Mart.
Tarihin hafızasında yer etmiş önemli bir gün.
18 Mart 1871, en
alttakilerin, dünyanın çukurluklarından başlarını kaldırarak, gökyüzünü fethe
çıktığı gündür.
Bundan 146 yıl önce, Fransa’da Paris Komünü ilan edilmiştir. İşçi sınıfının, dünyada ilk kez,
tarihin dümenine geçerek yeni bir gelecek yaratma sevdasının görkemli bir dışa
vurumudur o.
Paris’in işçileri, ayak takımı, dışlanmışları; kısaca tüm
ezilenlerinin birikmiş umutları, sabırsız heyecanları, güçlü iradeleriyle yeni
bir tarih yaratma girişimi…
İşçi sınıfının 72 gün süren, dünyadaki bu ilk komün
deneyimi, sonrasında sağladığı ekonomik, sosyal, kültürel kazanımlarla, insanlık
için yeni bir yaşamın mümkün olabileceğinin de müjdecisiydi.
Komün tarafından Nisan 1871'de Rue de Rivoli Sokağı üzerinde Hotel de Ville yanıda bir barikat |
Devrimlerin kalbi, Paris
17. ve 18. Yüzyıl Fransa’sı, toplumsal devrimlerin filizlendiği
çağlar olmuştur. Önce 1789 Fransız İhtilali, ardından gelen 1830 ve 1848
devrimleri ve nihayetinde bu devrimlerin mayaladığı 1871 Paris Komünü. İlk
üçüne burjuvazi önderlik ederken, sonuncusunda, kısa süreliğine de olsa tarihin
çarkları işçi sınıfının eline geçmiştir.
18.Yüzyılda, Avrupa ve ABD’de, sanayi devrimindeki olağanüstü
gelişmeler, kitleler halinde bir işçi sınıfını doğurmaktadır. Emekçi kitleler, vahşi
ve acımasız sömürü koşulları altında, görülmemiş bir sefalet içinde yaşamaktadır.
Fransa’da, 2 Aralık 1851'de bir hükümet darbesiyle Ulusal
Meclis'i fesheden Louis Napoleon
Bonaparte, İkinci İmparatorluğunu ilan eder. Sanayi devriminin açığa
çıkarmış olduğu sosyal ve siyasal huzursuzluklar aşırı boyutlardadır. Bu
koşularda Bonaparte, 1870'te Bismarck Prusyası’na savaş açar. 46 gün üren savaşta
Fransa yenilir ve teslim olur.
Bu yenilgi Fransız halkının öfkesini tetikler. Paris halkı 4 Eylül’de ayaklanarak meclisi basar. İşçilerin önderliğindeki Paris halkı iktidara el koyar. İmparator görevden uzaklaştırılır, cumhuriyet ilan edilir.
Ancak Paris halkı, eski düzenin sahipleri hakkında hala iyimserliğini korumaktadır. Halk, iktidarı kralcılardan ve burjuvaziden oluşan hükümete teslim eder.
Paris Komünü sırasında Concorde Sarayı yakınında kurulan barikatlar, 1871, Paris |
Paris’e karşı Versailles
Parisliler, kenti kuşatmaya başlayan Prusya Ordusu’na karşı vatanı savunmak amacıyla Ulusal Muhafızlar’a girerek silahlanır. Çoğunluğu işçilerden ve değişik halk katmanlarından oluşan Paris halkı, kentin dışında kurduğu barikatlarla şehri savunmaya başlar.
Buna karşılık iktidardaki burjuvazi, silahlanmış halkı
kendine bir tehdit olarak gördüğünden Meltz şehrinin kuşatmasındaki 170 bin
kişilik Fransız Ordusu’nu Prusyalılara teslim eder.
Meltz’in burjuvazinin ihanetiyle teslim edilmesine karşılık,
Paris’in örgütlü halk tarafından savunulması gericiliği ürkütür. Hükümet,
Prusya ile ateşkes imzalayarak Katolik Kilisesi, burjuvazi ve büyük toprak
sahiplerinin ittifakıyla yeni bir Ulusal Meclis toplar. Meclisin aldığı ilk
karar, krallığı yeniden inşa etmek üzere cumhuriyeti feshetmek olur. Tam bir
işçi düşmanı olan Thiers hükümeti Versailles şehrinde göreve başlar.
Böylece, bir yanda açlığa, sefalete, sömürüye ve eşitsizliğe
karşı; işçilerden, işsizlerden, esnaflardan, öğretmenler ve aydınlardan oluşan cumhuriyetçi Paris; öte yanda, Paris’in
sefillerine, ayak takımına, bozguncularına karşı öfkeyle bilenmiş, gericiliğin,
sarayın ve monarşinin başkenti Versailles!
Kanlı Hafta'da Rue Voltaire Caddesi'nde ele geçirilen bir barikat, Paris, 1871 |
Tarih 18 Mart 1871’dir.
İşte bu koşullarda Parisliler, kendilerini silahsızlandırmak isteyen ihanetçi Versailles iktidarına karşı ayaklanır. 18 Mart 1871’de başkentteki bütün devlet kurumların ele geçirerek Paris Komünü’nü ilan eder. Komün simgesi olarak tüm devlet dairelerinde dalgalanan kızıl bayrak Komün’ün simgesi olur.
Komün Meclisi, 26 Mart’ta üyelerini belirlemek üzere seçim
yapar. Çoğu işçi olmak üzere, esnaf, öğretmen, doktor, gazeteci ve
teknisyenlerden oluşan 86 kişilik meclise, Paris burjuvazisini temsilen de 21
üye seçilir. Ne var ki bu üyeler komün faaliyetlerine ayak uyduramaz, kısa süre
sonra meclisten çekilirler.
Komün inanılmaz bir dinamizmle çalışmaya başlar. Peş peşe
tarihi kararlar alır, yayınlar ve bunları uygulamaya girişir.
Eski devlet aygıtının koruyucusu polis teşkilatı dağıtılır.
Yerini, halkın kendi öz koruma birlikleri alır. Din ve devlet işleri kesin
olarak birbirinden ayrılır, gericilikle işbirliği halindeki kilisenin
mülklerine halk adına el koyulur.
Bilim, dinin etki alanından çıkarılarak, eğitim herkes için parasız ve zorunlu hale getirilir. Eğitimi yaygınlaştırmak için yeni okullar açılır, işçi çocukları için kreşler, bakım evleri açılması kararı alınır.
Bilim, dinin etki alanından çıkarılarak, eğitim herkes için parasız ve zorunlu hale getirilir. Eğitimi yaygınlaştırmak için yeni okullar açılır, işçi çocukları için kreşler, bakım evleri açılması kararı alınır.
Komün, yardımlaşma-dayanışma amacıyla sendikalar, dernekler,
kulüpler ve kooperatiflerden oluşan çok zengin bir örgütlenme ağı kurar.
Tüm günlük yaşam, kurulan komiteler tarafından yürütülmeye
başlanmıştır. Bütün yöneticiler, halk tarafından istenildiği zaman geri çağrılacak
şekilde seçilir.
Paris Komünü tam 72 gün sürer. Bu süre boyunca Paris’in
sokaklarında umut ve özgürlük rüzgârları eser.
Komünün estirdiği bu rüzgâr, yalnızca Paris’in sokaklarını doldurmakla kalmaz. Onu sırasıyla Lyon, Marsilya, Narbonne, Toulouse, Saint-Etienne komünleri izler.
Komünün estirdiği bu rüzgâr, yalnızca Paris’in sokaklarını doldurmakla kalmaz. Onu sırasıyla Lyon, Marsilya, Narbonne, Toulouse, Saint-Etienne komünleri izler.
Kanlı Hafta'dan sonra Rue de Rivoli'nin görünümü |
Komünün yenilgisi
Komünün zayıf halkalarından biri, köylülüğün önemini çok fazla dikkate almayarak, onunla ittifak yapamayışıydı. Eski sistemin sahipleri, kilisenin ve büyük toprak sahiplerinin desteğiyle kırsal alanlarda güç toplayarak örgütlenme fırsatı yakalamıştır.
Komünün zayıf halkalarından biri, köylülüğün önemini çok fazla dikkate almayarak, onunla ittifak yapamayışıydı. Eski sistemin sahipleri, kilisenin ve büyük toprak sahiplerinin desteğiyle kırsal alanlarda güç toplayarak örgütlenme fırsatı yakalamıştır.
Versailles kuvvetleri, Nisan ayında 40 bin kişilik ordusuyla
Paris’i kuşatarak bombalamaya başlar. Fransız gericiliğinin büyük saldırısı
karşısında özgür Paris, büyük bir direniş sergileyecektir. Direnişin sürdüğü
sırada gerici hükümetin, silahlı ve örgütlü bir Paris’ten korkarak Prusya ile yaptığı
onur kırıcı anlaşma Paris halkını iyice öfkelendirir. Üstelik Prusyalılar, esir
aldıkları Fransız Ordusu’nun büyük bölümünü Komün’e karşı savaşmaları için
serbest bırakır.
Öldürülen Komüncülerin cenazeleri ibret olsun diye bir süre teşhir edilmiştir |
20 Mayıs, karşı devrimci güçlerin Paris’e, doğrudan saldırısına
tanık olur. Bir gün sonra askeri birlikler kente girmeye başlar. Paris’in
sokaklarında şiddetli çatışmalar yaşanır. İşçi sınıfı sokak sokak, barikat
barikat, ev ev direnir. Barikat savaşları işçilerin büyük kahramanlıklarına
tanık olur. Bu barikatlarda, insanlık için yeni bir yaşam arayışında
bulunanlar; Paris’in yoksuları, işçileri, emekçileri, kadınları ve çocukları
birlikte savaşırlar. Özgür Paris’in direnişi bir hafta sürecektir. En büyük
direnişi işçi semtleri gösterir. Paris’in ayak takımı, yoksulları, emekçileri
bu semtlerdeki barikatların arkasında sonuna kadar savaşırlar. Burjuvazinin
askerleri, buralarda akıl almaz, ölümüne bir dirençle karşılaşırlar. Bu amansız
direnişten dolayı en son girilen semtler de buralar olur.
Jules Girardet tarafından Komünün anarşist kadın önderlerinden Louise Michel'in 24 Mayıs 1871 tutuklanması |
Paris’in son barikatı düştüğünde takvim yaprakları 28
Mayıs’ı göstermektedir. Kayıtlara “kanlı
hafta” olarak geçecek bu günlerin sonunda, tarihin ilk işçi devrimi yenilir,
gericilik ve karşı devrim kazanır.
Yeni bir yaşam için, Marx’ın deyişiyle onlar, “cenneti fethetmek” üzere yola koyulmuş
gözü pek kahramanlardı. Bütün istedikleri, kendileri için değil, bütün insanlık
adınaydı. Yaktıkları komün ateşiyle, altında durdukları gökyüzünü
aydınlattılar.
72 gün süren Paris Komünü’nün ışığı söndüğünde, sokakları
kanla yıkanmış bir Paris kalmıştır geride. Fransız gericiliği, Paris’in ayak
takımına duyduğu nefreti, görülmemiş bir gaddarlık olarak komünarlara sunar.
Herhangi bir sorgulama ya da mahkeme olmaksızın otuz binden fazla komüncü
kurşuna dizilir. Kırk bin kadarı ise ya sürgüne gönderilir ya da zindanlara
atılır.
Père-Lachaise Mezarlığı ve Komünarlar Duvarı
Père-Lachaise Mezarlığı’nda son çarpışmalardaki katliamın Félix Philippoteaux tarafından yapılmış tasviri |
“71 gün özgür yaşadım, artık ölüm umurumda değil”
Père Lachaise mezarlığında, önünde komünarların öldürüldüğü duvardaki onur plaket |
Paris Komünü, tarihe sayısız doküman, kitap, araştırma, belgesel ve müzik eseri bırakmıştır. Bunlardan biri de Jean Vautrin’in 1998’de yayınlanan ve Paris Komünü’nün Kanlı Hafta’sını konu edinen romanı “Le Cri du peuple” (Halkın Çığlığı)’dır. Bu roman, Komün’ün 140.yılı olan 2011 yılında dünyaca ünlü çizer Tardi tarafından uyarlanarak çizgi roman haline getirilir. Türkiye’de Sertaç Canpolat’ın çevirisiyle Versus Yayınevi’nde iki cilt halinde yayınlanır.
Sürgünler şehri Paris
Sene
1961’dir.
Anadolu’dan
sürgün bir şairin yolu Paris’e düşer.
Memleketine
sevdalıdır şair, sarı saçlıdır, mavi gözlüdür
Ve
Paris kestanelerin şehridir.
“Paris’te bir kestane ağacı” vardır
“Paris’te bir kestane ağacı” vardır
“İstanbul’da, Boğaz sırtlarından gelip
Paris’e yerleşmiştir.”
“Paris'in ilk kestanesi Paris kestanelerinin
atası” dır.
Çünkü aynı zamanda, bir sürgünler şehridir Paris. Birçok Asyalı, Avrupalı aydın, ülkelerindeki baskılardan kaçarak Paris’e sığınmış, burada hayata veda etmiştir. Bu yüzden Père-Lachaise Mezarlığı, aynı zamanda birçok ünlü aydına da ev sahipliği yapmaktadır. Sayısız ünlü arasında Honore De Balzac, Frédéric Chopin, Édith Piaf, Jean de La Fontaine, Oscar Wilde gibi isimler de vardır. Türkiye’den de Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya konuğudur bu mezarlığın.
Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'nın mezarı |
“Le Temps des Cerises” - Kiraz zamanı
Paris Komünü Fransa ve dünya toplumuna büyük siyasal ve kültürel miras bırakmıştır. İşçi sınıfının uluslararası marşı olan “Enternasyonal” de bunlardan biridir. Bir de komün dönemin bir şarkısı vardır ki, dillere destan olmuştur. Fransızca adıyla “Le Temps des Cerises”, yani Kiraz Zamanı, Paris’e bahar geldiğinde sokaklara Paris Komünü’nün rüzgârını fısıldar.
1866 yılında, kendisi de bir komün savaşçısı olan Jean-Baptiste Clément tarafından
sözleri yazılan ve müziğini 1866’da Antoine
Renard’ın bestelediği, muhteşem bir melodiye sahip şarkı Paris Komünü
sırasında dudaklardan düşmemekteydi.
Komün günlerinde bir hemşire vardır. Paris direnişin en zor anlarında
barikatlarda yaralanan savaşçılara yardım ederken vurularak ölür. Söz yazarı
Clement’in, komün yenildikten sonra şarkıyı, işte bu kadın komünara adamasıyla
şarkı Paris Komünü’nün sembollerinden birine dönüşür.
Aslında bir aşk şarkısı olan Kiraz Zamanı, Komün’ü hatırlatan ezgiyle sona erer:
“Kiraz zamanını hep seveceğim
O zamandandır ki yüreğimde taşırım
O açık yarayı!”
Aslında bir aşk şarkısı olan Kiraz Zamanı, Komün’ü hatırlatan ezgiyle sona erer:
“Kiraz zamanını hep seveceğim
O zamandandır ki yüreğimde taşırım
O açık yarayı!”
Bizim Kiraz Zamanımız
Mayıs ayı bir hüzün ayıdır ve hep kanamalıdır.
Mayıs ayı bir hüzün ayıdır ve hep kanamalıdır.
Tarihte, sonu hüzünle sonlanan birçok olaya sahiplik
etmiştir.
Geriye baktığımızda, hep kelebek kanadıyla geldiği görülür
Mayıs aylarının.
Bu ülkemizde de böyledir.
6 Mayıs’ta Ulucanlar’da,
18 Mayıs’ta Diyarbakır’da, 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda olduğu
gibi bir gelincik edasıyla kanamıştır hüzün.
28 Mayıs 1871.
Paris’te, işçi semtlerindeki son barikatın düştüğü tarih.
İşte bu tarihten 146 yıl sonra, bu sefer 2013 yılının
Türkiye’sinde, bir ağaç ve kent katliamına karşı başka bir kıvılcımının ateşi
parlar.
Aylardan yine Mayıs'tır.
Günlerden yirmi yedisi ve yine Kiraz Zamanı’dır.
Bir parkın kimsesizliğinde, bir ağacın çaresizliğinde, bir
tutam yeşilin sahipsizliğinde büyüyen öfkenin İstanbul’u sarıp sarmalamasıdır
bu.
Haziran 2012, İstanbul, Gezi Parkı |
Adı Gezi Parkı Direnişi’dır.
Bir parkı sahiplenmek için İstanbul’un cümle semtlerinden öfkelerini kuşanarak gelenler, başka bir kentin, başka bir ülkenin, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanmış, sevinç ve heyecan içindedirler.
Şehrin ezilmişleri, dışlanmışları, işçisi, öğrencisi,
öğretmeni; sokak satıcısı, araba tamircisi, tinercisi hep bir aradadır.
Adalet, eşitlik, özgürlük ve yeni bir yaşam için şarkılar
söylemektedirler.
Ne var ki, mevsim yine Kiraz Zamanı’dır.
Ve Mayıs ayı hep kanamalıdır.
Bir kez daha, bir gelincik edasıyla kanar hüzün.
Bir kez daha tekerrür etmekten geri durmaz tarih.
Bir kez daha tekerrür etmekten geri durmaz tarih.
Gezi Parkı isyancılarının aşka ve sevgiye, umuda ve özgürlüğe,
adalete ve eşitliğe olan özlemleri, köhne bir sistemin kirli dişlileri arasında
acımasızca öğütülür.
Aşk susar, umut kırılır, heyecan biter.
Ne var ki, bugün bile baskının, sömürünün, zulmün devam
ettiği her yerde, Kiraz Zamanı’nın melodileri, adalet, eşitlik, özgürlük
fısıltıları olarak kulaktan kulağa yayılmaya devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com