24 Şubat 2025 Pazartesi

İyilik iyidir

Yusuf Nazım
T24 | 31 Aralık 2025

“İyilik iyidir.”

Ona, pandemide kaybettiğim büyük ablamın mezarına gittiğim o sıcak yaz gününde rastlamıştım.

Gözlerim mezarların üzerinde gezinirken, bir mezar taşının kitabesinde görmüştüm o yazıyı: “İyilik iyidir”

Bakışlarım mezar taşının üzerinde, derin hülyalara daldığım bir andı.

Bedenini, Akfırat Mezarlığı’nın dingiz sessizliğine bırakmış, toprağın yumuşak bağrında sessizce uyuyan o kişiyi düşündüm.

Yakınları ona, en çok yakışan bir sıfat olarak seçmiş olmalılardı iyilik sözcüğünü.

Ne mutlu ona…

Akfırat Mezarlığı

Guernica

Gernikako Arbola.

İspanya'nın Bask bölgesindeki Guernica kasabasında yaşayan bir meşe ağacının adı.

Bask halkı için özel anlamı olan bu ağaç; özerklik ve özgürlüğün simgesidir. Bu yüzden İspanya İç Savaşı sırasında Franko faşizmine karşı savaşan Cumhuriyetçilerin direniş ruhunu temsil etmektedir.

Belki de bu yüzden olsa gerek kasaba, iç savaş sırasında faşizme karşı direnen cumhuriyetçilerin kalesi olmuştu.

26 Nisan 1937 günü, Guernica kasabasının sirenleri acı acı çalar.

Biraz sonra, Nazi Almanyası ve Faşist İtalyan hava kuvvetlerinin uçakları kasabanın semalarında belirir. Ağır bir bombardıman başlar. Bombalar direnişçi ya da sivil ayırt etmez. Kadın, yaşlı, hasta, çocuk yüzlerce kişi ölür; nüfusu 5.000 olan kasabanın büyük bir kısmı harabeye döner.

Bombalama, dünya çapında büyük bir öfkeye yol açar. Katliam, İspanyol ressam Pablo Picasso'nun fırçasından modern zamanların en ünlü savaş karşıtı tablolarından birine  dönüşür.

Sanatçının Guernica adlı eseri faşizmin, soykırımın, acımasızlığın vahşetine bir yanıt olarak tarihteki görkemli yerini alır.

Kötülüğün egemenlik çağı

Kötülüğün egemenlik çağındayız.

İsrail soykırım makinesi durmak bilmiyor.

F-35 savaş uçaklarını, bomba ve füzelerini ABD’nin sağladığı; uçak malzemelerini İngiltere’nin verdiği; Demir Kubbe parça tedarikçiliğini Fransa’nın yaptığı; çeliğini, çimentosunu, dikenli tellerini, uçak yakıtını Türkiye’nin temin ettiği İsrail devleti cinayetlerine devam ediyor.

Şu ana kadar Gazze Şeridi’nde 45.514 kadın, erkek, yaşlı, çocuk, bebek İsrail soykırım makinesinin kurbanı oldu. Aralarında sayısız bilim insanı, hekim, sanatçı, yazar ve gazeteci da olmak üzere…

Bilimin soykırıma itirazı

Prof. Dr. Sufyan Tayeh.

Filistinli fizik ve matematik profesörü, Gazze İslam Üniversitesi Rektörü’ydü. Filistin'deki, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Fiziksel, Astrofizik ve Uzay Bilimleri Kürsüsünün sahibi ve dünyanın önde gelen matematik bilimcilerinden biriydi o.

İsrail devletinin Gazze’deki saldırılarında geçen yıl aile bireyleriyle birlikte öldürülmüştü.

Yeryüzünün iyi insanları onu unutmadı.

Geçen hafta,  dünya çapında 1078 matematikçi, Profesör Sufyan Tayeh’i de anarak İsrail devletine açık bir mektup yayımladı.

Mektup, dünyadaki bilim insanlarını, özellikle matematikçileri, Gazze'deki soykırımı ve Filistin'in yasadışı sömürgeleştirilmesini açıkça kınamayan İsrail kurumlarıyla tüm bilimsel işbirliğini durdurmaya çağırıyordu.

İmzacılar devamla, uluslararası topluma yaptıkları çağrıda, ülkeleri ve kurumları, İsrail’e karşı mümkün olan her türlü yaptırımı uygulamaya davet etmekteydi.

Kalplerindeki iyiliği yitirmemiş bilim insanlarının soykırıma itirazıydı bu. Yüreğim kabardı, mutlu oldum.

Guernica’dan Gazze’ye dayanışma

8 Aralık 2024, Cuma.

Bask şehri Guernica kasabası.

Kasabanın Pasialeku Pazar Meydanı’nda diğer zamanlardakine benzemeyen tuhaf bir hareketlilik vardır.

Kadınlı erkekli, gençler ve çocuklardan oluşan suskun kalabalık bomboş olan Pazar Meydanı’na doğru akmaktadır.

Yüzlerinde acıdan, hüzünden ve kederden ibaret çizgiler taşımaktadırlar.

Ellerindeki siyah, yeşil, kırmızı ve beyaz renkli kumaşları alanda işaretli yerlere bırakarak bekleyen, birbirine sarılan, canı acıyan, üzülen insanlardır bunlar…

Meydan tümüyle dolduktan sonra, hava saldırısı sirenleri bir kez daha acı acı çalar.

Alanda ani bir dalgalanma olur.  Bir anda, Pasialeku Pazar Meydanı’nda, Filistin bayrağını ve Pablo Picasso'nun ünlü savaş karşıtı tablosu Guernica'nın bir bölümünü tasvir eden bir insan mozaiği ortaya çıkar.

Meydan boydan boya dev bir Filistin bayrağına boyanmıştır ve bir köşesinde Picasso’nun çizdiği Guvernica’dan bir kesit yer almaktadır.

Öyle ki, Gazze ile Guvernica’nın yakaran çığlıkları Pasialeku Meydanı’nda birleşmiş, alanda toplanan binlerce kişinin yüreğinde ortak bir acıya dönüşmüştür.


*  *  *

Gazze...

Çığlıkları hemen yanı başımızdan yükselen acının, kederin ve yalnızlığın coğrafyası.

Avrupa'nın en ırak köşesinden uzanan bu dostluk ve dayanışma elini görünce kendimi iyi hissettim.

Nasıl hissetmeyeyim? Ne de olsa iyilik, iyileştiriyor insanı.

İyilik iyidir sözünü araştırdığımda, ilk defa bir Alevi mezarında görülen bu sözün, zamanla Alevi toplumu tarafından benimsenerek mezar taşlarında kullanılmaya başlandığını öğrendim.

Anladım ki iyilik denen şey, iyi insanlar tarafından sahiplenilmekteydi.

Guernica’nın iyi kalpli insanları, bedenleriyle kasabadaki Pasialeku Pazar Meydanı’na dev bir Filistin bayrağı çizerek göstermişlerdi Gazze’yle olan dayanışmalarını.

Bu anlamlı dayanışmayı görünce aklımın kıvrımlarında dolanan bir soruya engel olamadım:

Türkiye Solu ya da dürüst Müslümanları da, Taksim Meydanı’nı Filistin bayrağına boyayarak Gazze’nin çığlığını çizebilirler mi?

Not: 2025 yılında iyilik üstünüzde olsun.

https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/iyilik-iyidir,47891



Yusuf Nazım
T24 | 24 Şubat 2025

Omurgalılar, yaklaşık 530 milyon yıl önce, Kambriyen Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Bu dönemin çenesiz balıkları, beyin ve omurilik sistemine sahip olup kıkırdak iskeletleriyle modern omurgalıların ataları olarak kabul edilir.

300 milyon yıl öncesinden itibaren önce amfibiler ve sürüngenler gelişerek karasal ekosistemlerde baskın hale gelmiş, Mezozoik Çağ’da ise (252-66 milyon yıl önce) dinozorlar, memeliler ve kuşlar evrimleşmiştir.

55-65 milyon yıl önce, Mozaik Çağ’ın sonunda ağaçlarda yaşayan küçük, böcekçil memelilerin evrimleşmesiyle ortaya yeni bir tür çıkar: Primatlar.

Tropikal ormanların kanopilerinde yaşadıkları 50-60 milyon yılda bulundukları coğrafya ve iklim koşullarına bağlı olarak goriller, orangutanlar, bonobolar, gibonlar ve şempanzeler gibi türlere evrimleşir.  Yaklaşık 7 milyon yıl önce ise şempanzelerden ayrılarak ağaçlardan yere inmek zorunda kalan bir kol, zamanla iki ayaklılaşarak(bipedalizme) ilk insanımsıların yoluna girerler.

1.9 milyon yıl önce beyin büyümesine de sebep olan bu sürecin sonunda gezegenin, iki ayak üzerinde yürüyen ve omurgası dikleşmiş olan yegâne canlısı, insan ortaya çıkmış olur.

*  *  *

Ağaçtan yere inip ayağa kalkma süresince, 350 cc’den 1000-1200 cc’ye büyüyen beyin hacmiyle gezegenin tartışmasız en zeki canlısı olan insanın, akıllı canlı olma özelliğinin iki ana yönde evrimleştiği görülüyor.

Birincisi, içine doğduğu gezegene meydan okuyan; doğaya ve diğer canlılara karşı büyük üstünlük sağlayan, yeri geldiğinde acımasız bir yok ediciye dönüşen kötülüğe evrimleşmiş insan zekâsı.

Diğeri, tuttuğu baltanın sapına gül resmi çizmeyi akıl eden, sevgi, tutku, empati, dostluk, dürüstlük, erdem, dayanışma ve paylaşma gibi kavramları geliştiren iyiliğe doğru evrimleşmiş zekâ.

Omurgalı olmak deyimi, iyiliğe evrimleşmiş Homosapiens’e özgü bir kavram. Dik duran anlamındaki insana ait; dirayetli, ilkeli, tutarlı anlamında kullanılıyor. Omurgasız ise duruşu olmayan, tutarsız, ilkesiz davrananlar için…

*  *  *

Önceki gün CHP’nin ittifak politikaları sonucu milletvekili seçilen biri daha partisinden istifa ederek AKP’ye katıldı. Ben buna CHP kontenjanından seçilen vekil AKP’ye geçti diye yorumluyorum.

Bu vekil, Gelecek Partisi’nden istifa eden Serap Yazıcı Özbudun. Kendisi saygın bir anayasa hukukçusu olarak biliniyor. Yazıcı, 2007 tarihindeki AKP’ye sivil anayasa taslağını hazırlayan Prof.Dr.Ergun Özbudun başkanlığındaki altı kişilik bilim heyetinin de içindeydi.

Aradan yıllar geçti. Dile kolay tam 18 yıl. Ergun Özbudun Hoca’yı kaybettik. 2020'de Gelecek Partisi'ne katılan Yazıcı, İnsan Hakları Başkanı olarak görev yaptı, 2023 seçimlerinde Antalya'da CHP listesinden Gelecek Partisi'ne vekil oldu.

Geriye dönüp Serap Hoca’nın akademik/siyasal serüvenine göz gezdirdim. Bakın neler çıktı:

"Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş arzusunu hiçbir zaman anlayabilmiş değilim."

"Eğer o gün bizlere konuşma hakkı tanınsaydı, bütün bu olasılıkları anlatma imkânını bulurduk. Ama bizlere ekran yasağı konmuştu."

"Burhan Kuzu dışında hiçbir ciddi akademisyen başkanlık sistemini savunmadı."

"Cumhurbaşkanı hükümet sistemi, darbe koşullarından daha ağır koşullarda kabul edilmiştir."

"Bugünkü ortamın 12 Eylül askeri rejiminin yarattığı ortamdan ben hiçbir farkını görmüyorum."

"Ama bugünkü ortamda eğer ‘Yeni bir anayasa yapacağız’ diye yola çıkacaksak bunun da sivil ve demokratik olacağı iddiasındaysak ve onu da ‘Askeri yönetimin vesayetçi anayasasından kurtulalım’ gibi sloganlarla birleştiriyorsak, ben bunu hiç samimi bulmam."

"Can Atalay aslında resmi seçim sonuçları açıklandığında serbest bırakılmalı, Meclis'e gelip yeminini edebilmeliydi."

"Can Atalay'ın durumuyla ilgili olarak anayasa ihlal edilmektedir."

"Ben diyorum ki Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır."

Can Atalay'ın içerde tutulmasına gerekçe gösterilen “14. maddeyi 12 Eylül generalleri başımıza bela etti.”

Yargıtay Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi kararı üzerine temyiz mahkemesiymiş gibi söz söyleyemez, "kesinlikle, Yargıtay'ın böyle bir yetkisi yok."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz bu tartışmada taraf değiliz ama hakem konumundayız" diyor. "Anayasanın hiçbir hükmü cumhurbaşkanına iki yargı kuruluşu arasındaki ihtilafı çözme yetkisi vermemiştir."

"Bir anayasa hukukçusuyum ve bir anayasa hukukçusu olarak bugüne kadar akademik çalışmalarımda ne savundumsa şu ana kadar parlamento çatısı altında da hep onu savundum, bundan sonra da farklı bir şey olmayacak."

"Mühürsüz oy pusulaları bizim seçim mevzuatımıza aykırı olarak geçerli kabul edildi. 2017 referandumu üzerinde ciddi bir gayrimeşruluk gölgesi vardır."

"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişten sonra biz süratle fakirleşmişiz."

"Tek bir kişinin elinde sınırsız yetki toplayan, hukuk devletini askıya alan, yönetimde keyfiliğe sebep olan bu sistemin yarattığı çok ağır sonuçlar var."

"Türkiye 2016'dan beri, yani olağanüstü halde otoriterizme sürüklendiği andan itibaren ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bu otoriterizmi kurumsallaştırdığı andan itibaren çok ciddi anlamda yoksullaştı."

"Yerli ve yabancı sermaye Türkiye'den kaçtı gitti. Siz onu kapı kapı dilenerek geri getiremezsiniz. Bugün Türkiye güvenilmeyen bir ülke."

"Herkes biliyor ki Türkiye yürürlükteki anayasasını çiğneyen bir ülke."

"Sadece Can Atalay tartışması, Osman Kavala tartışması bile Türkiye'nin hukuk devleti olmadığını bütün dünyaya deklare ediyor."

"Türkiye'nin artık başörtüsü diye bir sorunu kalmadı. Kadınların artık bu siyasi tartışmalara, bu kör dövüşüne malzeme edilmemesi gerektiğini düşünüyorum."

"Erdoğan... seçim meydanlarında başörtüsünü bitmek tükenmek bilmeyen bir propaganda malzemesi haline getirmek istiyor. O yüzden, bu tuzaklara düşmemek gerekiyor."

"Kayyum yetkisi de 12 Eylül anayasasının ürünüdür, demokratik bir anayasa İçişleri Bakanı'na böyle bir yetki vermez"

"İçişleri Bakanı'na kayyım atama yetkisini veren 1982 anayasasıdır. Samimiyseniz hadi gelin bu 12 Eylül kıskacından kurtulalım."

"Başörtüsü konusunu toplumun belli bir kesimini nefret süjesi haline getirecek bir formülle birleştirmelerine ben Serap Yazıcı Özbudun olarak destek vermem."

"Anayasa hukuku alanında duayen hocam ve aynı zamanda eşim Ergun Özbudun hocamızın kemiklerini sızlatacak hiçbir adım atmam. Ayrıca parlamenter sistem benim için kırmızı çizgi”

*  *  *

İşte böyle. Başka birinin sabah ayazında kapısının çalınarak derdest edilmesine sebep olabilecek bir dolu sözün sahibi, önceki gün AKP’ye geçti.

Bir söyleşisinde, "Ben bir hukuk insanıyım ve temel özelliğim de asla adaletten taviz vermememdir." demiş, eşi Ergun Özbudun için şu aktarımı yapmıştı:

"Vefatından önce, 28 Mayıs seçiminden sonra bana şunu söyledi: 'Serap artık benim Türkiye'de yeniden demokrasiye dönüşü, hukuk devletine dönüşü, insan haklarına dönüşü görmeye ömrüm vefa etmeyecek. Seninki eder mi bilmiyorum, tereddütteyim. Ama sen mücadeleci bir insansın. Bu yöndeki mücadelene devam et.'

Doktorasını “Otoriter Sistemlerden Demokrasiye Geçiş” konusunda tamamlayan Serap Hoca, öyle görülüyor ki mücadelesine, eşinin söylediği "Türkiye'de yeniden demokrasiye, hukuk devletine dönüş" mücadelesine bundan böyle AKP saflarında devam edecekmiş.

Serap Hanım, partisinden ayrılıp tüm söylediklerine rağmen “otoriterizmi kurumsallaştıran” bir partiye geçerken iyimserliğini hâlâ koruyor mu, bilemem.

Belki de Ergun Özbudun'un dediği gibi "mükemmeli ararken mümkün olanı kaçırmamak" için verdi kararını.

Şimdi artık yeni partisinde o. Ya ülkeyi zifiri bir karanlığa sürükleyen kurumsallaşmış otoriterizm koşullarında "içinde bulunduğumuz karanlık tünelde bize ışık sunacak" adımlar atacak ya da aynı otoriterizme boyun eğerek bunca kötülüğe ortak olacak.

Yolun açık olsun Serap Hoca.

Not: Aktarımların çoğu Cansu Çamlıbel’in Serap Yazıcı Özbudun’la 11 Aralık 2023’te yaptığı söyleşiden alıntılanmıştır.

https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/omurga,48740