T24 | 30 Ocak 2020
Tarih 10 Haziran, 2009.
Roma’daki Ciampino
Askeri Havaalanı’na bir uçak iner.
Uçağın merdivenlerinde askeri üniforması içinde, iri siyah
gözlüklü bir adam gözükür. Bir yumruğu havadadır.
Onu, uçağın merdivenlerinde, kırmızı halının üzerinde kollarını
açarak karşılayan ise İtalya başbakanı Silvio
Berlusconi’dir. Kalabalığın arasında bir köpek havlaması duyulur. Berlusconi
resmi bir davet için ülkesine gelen adama yaklaşır, elini uzatır.
Adam, mağrur bir ifadeyle konuşur:
“Özür dilediğiniz için geldim!”
Berlusconi’nin yüzü kızarır, “eski defterleri kapattık”
diye karşılık verir…
İtalyan işgalcilerine esir düşen Ömer Muhtar |
Bu tuhaf giysili adam, iktidar olduğu günden beri eski
efendilerine karşı sözünü esirgemeyen, yeri geldiğinde gözü kara bir şekilde meydan
okuyan Muammer Kaddafi’nin ta kendisidir. Ve o gelmeden önce Berlusconi,
sömürgeci bir devlet olarak işgal ettikleri yıllar için Libya’dan, İtalyan
devleti adına resmi olarak özür dilemiştir. Tıpkı iki yıl öncesinde İngiltere
başbakanı Tony Blair’in yaptığı gibi…
Kaddafi’nin sol göğsünde savaş madalyaları, sağ göğsünde ise
siyah beyaz bir fotoğraf taşımaktadır.
İlginç bir fotoğraftır bu. Berlusconi’yi, yanındakileri, hatta
tüm dünyayı şakına çevirecek olan bir fotoğraf...
Fotoğrafta, 1931 yılında işgalci İtalyan faşistlerine esiri
düşmüş, Libya’nın efsanevi direnişçisi, “Çöl
Aslanı” lakaplı Ömer Muhtar
zincirlenmiş halde görülmektedir…
Çöl Aslanı lakaplı efsanevi direnişçi Ömer Muhtar |
Arfika’nın Çöl Aslanı
O Ömer Muhtar ki,
Libya çöllerinde sömürgecilere kök söktürmüş, 11 Eylül 1931'de bir çatışmada
yaralanarak İtalyan işgalcilere esir düştükten sonra, affedilmesi için ona
yapılan bütün teklifleri elinin tersiyle itmiştir.
Şu sözüyle tarihe not düşen bir direnişçidir o:
“Allah onların iştahlarını kursaklarında bırakacak, beni kimse imanım,
davam ve cihadımdan alıkoyamayacaktır.”
Ömer Muhtar, çok
değil, yakalandıktan beş gün sonra, 16 Eylül 1931’de 73 yaşında Saluk'ta idam
edilir…
Tarih, sonu dram yüklü kahramanlıklar kadar, insanı hayrete
düşürecek cilvelerle de doludur.
Muammer Kaddafi, on yıllar sonra, bir zamanlar efendileri
olan İtalyan devletinin karşısına, göğsünde işte bu fotoğrafla çıkmıştır!
Diplomasinin, sahtekârlığın, sömürgeci şarlatanlığının
perdesini yırtan, egemen devlet ikiyüzlülüğünü bir çırpıda kaldırıp atan, eşine
az rastlanır, çılgınca bir meydan okumadır bu!
Hep ezilmiş, hep boyun eğmiş, hep aldatılmış bir dünyanın,
güçle egemen olmuş, ihtirasla büyümüş, kibirle süslenmiş kudretli bir dünyaya;
ama deli, ama çılgın, ama pervasızca kafa tutmasıdır.
Bir zamanlar kolonyal emellerle işgal ettikleri bir ülkenin
çöllerini onlara dar eden, yakaladıktan sonra ise zincire vurarak ibretlik
olsun diye alelacele astıkları bir direnişçinin; yıllar sonra İtalya’nın
başkentinde, çılgın bir adamın göğsünde, yeniden dirilerek karşılarına çıkan Ömer Muhtar’ın intikamıdır bu!
Tarih, çok geçmeden göstermeye hazırdır ki, dünyanın
ilahları bu meydan okumayı affetmeyeceklerdir.
Ömer Muhtar’ın,
işgalci faşist askerlerin elinde, zincirlenmiş halde gösteren fotoğrafını,
İtalyan başbakanının önünde göğsünü gere gere taşıyan Kaddafi’yi, 80 yıl sonra,
başka ve çok daha dramatik bir son bekleyecektir…
Göğsünde zincire vurulmuş Ömer Muhtar fotoğrafıyla Berlusconi'yi ziyarete gelen Kadafi, 10 Haziran 2009 |
Arap Baharı ve medeniyetin cellatları
Kaddafi’nin Batılı devletlerin adaletsizliğine, sömürgeci
emellerine açıktan meydan okuması, her dönem Filistin halkının yanında yer
alarak dünyanın mazlum halklarına destek olması, onun saygınlığını gün be gün
artırmaktadır. Bu saygınlık öylesine yükselir ki Libya, BM İnsan Hakları
Komisyonu başkanlığına bile seçilir. Güvenlik Konseyi tarafından bu ülkeye
uygulanan tüm yaptırımlar kaldırılır.
Libya bir petrol denizi üzerinde yüzmektedir. Bu durum
Batılı devletlerin iştahını kabartmaktadır. Petrolden kazandığı dolarları
harcamak için silah endüstrisi neden iyi bir seçenek olmasın?
Batılı devletler, bükemediği eli öpmek için adeta sıraya
girerler. Zamanla ABD, AB, İngiltere, Fransa, İspanya ve Rusya ile diplomatik
ve ticari ilişkiler gelişir. İtalya özür dileyerek Libya’ya işgal tazminatı olarak
5 milyar dolar ödemeyi kabul eder. Kaddafi Ocak 2009’da Afrika Birliği'nin
başkanı seçilir.
Bu arada, eski efendileriyle arayı düzeltmiş gözükse de Kaddafi,
kendi milli ekonomik programlarını uygulamaktan da geri durmayacaktır.
Özellikle ABD’nin Afrika’daki kolonyal emellerine karşı çıkarak onların askeri varlığına olan itirazlarını yükseltir.
Uluslararası ticarette, Batı’nın finans sisteminin dışında,
bağımsız hareket etmeyi amaç edinir. Libya Merkez Bankası aracılığıyla bunun
adımlarını atmaya başlar. Petrolü ABD doları yerine altınla satmayı planlaması
ise ABD’nin finans sistemi için önemli bir risk oluşturmaktadır.
Tam bu esnada beklenmedik bir şey olur. Dünyada, özgürlük
yoksunluğu ve sosyal adaletsizlik temelinde derinleşen hoşnutsuzluk Afrika’nın
kuzeyinde toplumsal patlamalara neden olur.
Tunus’la başlayan ve sırasıyla Mısır, Libya, Suriye,
Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’le devam edecek olan Arap Baharı, sonradan
görüleceği üzere kimi ülkeler için baharı değil, sert bir kışı getirecektir.
Acıyla, barbarlıkla, yıkımla, göç ve ölümlerle dolu, hiç geçmeyecekmiş gibi bir
kıştır bu…
Olayların Libya’ya sıçraması ise, Batılı devletlerin önüne
altın tepside bulunmaz bir fırsat sunacaktır.
Bir zamanlar kâh özür dilemek, kâh silah satmak, kâh petrolden
pay kapmak için Bab al Azize’deki Bedevi çadırının önünde kameralara poz veren
hatırlı devlet adamları bu sefer, Kaddafi’nin ipini çekmek üzere sıraya giren,
medeniyetin cellatlarına dönüşeceklerdir.
Ülkede ayaklanmaya dönüşen olaylar kısa sürede yayılır.
Başını cihatçı Müslümanların çektiği muhalefet, Bingazi şehrini ele geçirir.
“Özgürlük” çığlıklarıyla sokaklara dökülen kalabalıkların içinde, El Kaide
dâhil, birçok cihatçı grup vardır. Ortadoğu’ya “demokrasi” götürme heveslisi
“Batı” ektiğini biçmeye daha o zaman başlayacak, 11 Eylül 2012’de “özgürleşmiş”
cihatçıların yaptığı konsolosluk baskınında ABD’nin Bingazi konsolosu
öldürülmekten kurtulamayacaktır.
Kaddafi, Silvio Berlusconi'ye Trablus'ta sömürgeci savaşa giden İtalyan birliklerinin sahip olduğu bir silah verirken, 28 Ekim 2002 |
“Hepimiz Osmanlı’yız”
Kaddafi’nin Libya’sı her şeye rağmen direnir. Cihatçıların
daha fazla ileri gidemeyeceği anlaşılır.
Tam bu sırada, Kaddafi’nin daha dört ay önce, bizzat “yakın
dostum” dediği Sarkozy’nin inisiyatifi devreye girer. 19 Mart 2011’de Paris’te Fransa, İngiltere, ABD, Almanya ile BM temsilcisinin katıldığı bir zirve
düzenlenir. Zirve başladığında Fransız uçakları Libya hava sahasını çoktan
ihlal etmeye başlamıştır bile…
Toplantının hemen ertesinde Fransa, Libya muhalefetini resmen tanıyan ilk ülke olacak; Libya’ya askeri
müdahale kararı alınarak Ağustos’tan sonra başlayacak Harmattan Operasyonu saldırısıyla Libya hükümetinin yıkılmasının da
önü açılacaktır…
Ne kadar gariptir ki, Libya’ya yapılacak “haçlı seferi” ne, bu sefer kimi İslam
ülkeleri de katılmaktan geri durmayacaktır.
Kurtlar sahaya inmeye başlamıştır bir kez, artık kurallar
işlemez olacaktır.
Kaddafi, 8 Mart 2011’de TRT Türk’e verdiği demeçte şöyle
diyecekti:
“Hepimiz Osmanlı’yız, tarihimiz bir.”
* * *
Gelecek yazı: Kurtlar sofrasındaki Libya-3: İlahların öcü
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kurtlar-sofrasindaki-libya-2-omer-muhtar-in-intikami,25399
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kurtlar-sofrasindaki-libya-2-omer-muhtar-in-intikami,25399