Yusuf Nazım
Cumhuriyet /26 Mart 2014
Utanıyorum… Bugünlerde sık sık utanıyorum. Yaşadığım hiçbir yer almıyor beni. Hiçbir sokağa sığmıyor bedenim. Hiç bir meydanda durmuyor adımlarım. Mavisi kaybolmuş sanki üstünde ülkemin. Gri, boz bulanık bir gökyüzü altında yaşamak zor. Bir çıkış yolu arıyor yüreğim, çaresiz. Utanıyorum.
Utanıyorum… Bugünlerde sık sık utanıyorum. Yaşadığım hiçbir yer almıyor beni. Hiçbir sokağa sığmıyor bedenim. Hiç bir meydanda durmuyor adımlarım. Mavisi kaybolmuş sanki üstünde ülkemin. Gri, boz bulanık bir gökyüzü altında yaşamak zor. Bir çıkış yolu arıyor yüreğim, çaresiz. Utanıyorum.
İçeride,
dört duvar arasında, zindanlara tıkılmış güzel insanlar var. Dışarıda büyük
insanlık, daha büyük bir zindan, daha kalın duvarlar! Bütün taşlar bağlı,
köpekler serbest. Utanmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimden. Utanıyorum!
Gözlerimizin önünde olup bitiyor hemen
her şey! Tenhada gencecik çocukları kıstırıyor kolluk kuvvetleri. Başına başına
vuruyorlar; hınçla, nefretle, öfkeyle kırıyorlar kafalarını, döve döve
öldürüyorlar! “Kendileri yapmıştır”
buyuruyor pek sayın vali! Belli ki insafı kurumuş zat-ı muhteremin, kalbi
zifiri! Daha da ileri gidiyor, başka çok sayın bir zat, adı malum! Kükrüyor, “polisimiz destan yazmıştır!” diyor!
Çıldırmamak işten değil! Bir sokağın izbeliğinde, hain bakışları kesiyor karanlığı
kirli suretlerin; haramiler yolu kesmiş, bir o yana, bir bu yana… Ali İsmail
geliyor aklıma. Bir kez daha çaresizliğin kapısında kalbim. Utanıyorum!
Hiddetten köpürmüş, naralar atıyor
devletin başı; “Ellerinde biralar,
üstelik bir de ayakkabıyla girdiler, cami’de içki içtiler” diyor...
Yetmiyor, “Kabataş’ta başı örtülü bacımı
dövdüler” diye köpürüyor! Aceleyle doğruluyor sürmanşetler efendisini. Koro
halinde katılıyor bil cümle şürekâsı; içlerinde gazeteci, köşe yazarı, TV
tetikçisi; biat eden milletvekili, bakanı. Yine ayyuka çıkıyor yalan! Yüzü
kızarmıyor kimsenin; kılı kıpırdamıyor, özür dilemiyor! Utanmak bana düşüyor
yalnız. Utanıyorum!
Kutuyla istiflenen dolarlara, “dindarlar zekât vermiştir” buyuruyor
yandaş yazar! Daha geçenlerde düşmüştü gazetelere; “Onları her ay Eyüp Sultan’a götürürdüm” diyen Bakırköy’deki çocuk
pazarlayıcısı, yaşlı adam gibi konuşuyor evlere şenlik gazeteci. Çocuk
yaşlarıma gidiyor aklım; bana zekâtı öğreten din dersi hocam geliyor aklıma.
Utanıyorum.
Katiller nasıl da huzur içinde yaşıyorlar ülkemde, hırsızlar anlaşmalı, yolsuzluk yapan hayırsever! Oysaki konuşmaya tam teşebbüsten içerde mahpus yatıyor vekiller. Hüküm giyiyor slogan atan gençler, adı Ermeni’ye çıkmış yazarlar. Gazeteciler ise her daim suç örgütü yöneticisi! Lakin cümlesi serbest kalıyor katilin, arsızın, rüşvetçinin, hırsızın! “Adalet yerini buldu” diyor devletin başı! Kelimeler bir kez daha kuruyor dilimde! Utanıyorum!
Katiller nasıl da huzur içinde yaşıyorlar ülkemde, hırsızlar anlaşmalı, yolsuzluk yapan hayırsever! Oysaki konuşmaya tam teşebbüsten içerde mahpus yatıyor vekiller. Hüküm giyiyor slogan atan gençler, adı Ermeni’ye çıkmış yazarlar. Gazeteciler ise her daim suç örgütü yöneticisi! Lakin cümlesi serbest kalıyor katilin, arsızın, rüşvetçinin, hırsızın! “Adalet yerini buldu” diyor devletin başı! Kelimeler bir kez daha kuruyor dilimde! Utanıyorum!
Haber bültenlerinden duyuyorum; Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kabataş’taki türbanlı kadın davası için
müdahil olarak başvuruvermiş hemen! Öyle ya, haklıdır, aileden sorumlu ya
muhterem bakan! Bir de ikiz bebekler var, arka sayfaların, dip notlarında; Özgür ve Lorin adları. Annesi Mülkiye Demir’le cezaevine girecekler
Haziran’da birlikte! Suçu mu? İstanbul’un göbeğinde kitap satmaya tam
teşebbüsten! Haydi, söyleyecek bir sözün olsun bakalım, aileden sorumlu sevgili
bakan!Demir parmaklıklar ardında Özgür ve Lorin geliyor aklıma.
Utanıyorum!
Yolsuzluğu soruyorlar mikrofon
uzatarak; duymazdan geliyor, “Kimse duydu
mu diyor” basından sorumlu bakan. Espri yapıyor aklınca! “Tapeler GDO ludur” diyor, tebaasının zekâsıyla
alay ediyor başka bir bakan! Televizyon sansürü için, “Evet, Fas’tan aradım” diyor, hiç sıkılmadan en baştaki bakan! Sözler
hep şifreli, fısıltıyla dönüyor pazarlıklar ve talanla dolduruluyor havuzlar; “Bunu halk duyarsa yer yerinden oynar”
diyor rüşveti veren saygın iş adamı! Ahlaksızın, hırsızın, rüşvetçinin önünde
yerlere seriliyor başka bir bakan. Aklım almıyor, zekâm yetmiyor anlamaya.
Yalnızca utanmak geliyor elimden. Utanıyorum.
“Bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım” diye sitem
ediyor kendince bakan! Tafrayla saçılıyor sözcükler ağzından. “Yazıklar olsun!" diye ekliyor, Müslümanlığı
da kimseye bırakmıyor hazret. Belli ki çoktan bölmüşler bile ülkeyi. Öylesine
fütursuz, sinsi, öylesine bölücü. Oğul var, hep Allahın adıyla açılıyor şansı;
gücü, muktedir bir babada saklı. Uhdesinde gemi filoları, emrinde tabiiyeti,
altında zırhlı arabası. Oğul var, doğuştan talihsiz, kar kesmiş yollarını, tenha
bir dağ başında yalnız. Ölmüş oğlunu, sırtında çuvalda taşıyor babası. Isısız
bir çöle dönüyor yüreğim. Utanıyorum!
Roboski’de kendi yurttaşını
öldürüyor devlet. 34 can, 34 insan evladı, 34 ana kuzusu… Kaç zamandır soğuk
toprakta bedenleri. Kılı kıpırdamıyor katillerin, huzur içinde kurulmuş
koltuklarına. Ve hâlâ adalet arıyor Galatasaray’da Cumartesi anaları. Karakolda
çırılçıplak tacize uğrayan bedenler ise cabası! Durmaksızın kir akıyor, utanç
akıyor, ölüm akıyor hayatlara. Sokağa çıkanın gözünü oyuyor güzelim demokrasi, kolunu
kırıyor, canını alıyor ondördünde çocukların. Vicdanım kanıyor sessizlikten.
Utanıyorum
Çevremizi sarmışlar; bilcümle hayırsever,
iş adamı, ihale takipçisi… Hemen her yerdeler. Hâkim ve muktedirler; anlı şanlı
holding sahipleri, şirkette yönetici, dairede müsteşar, mahkemede hâkim, soruşturmada
savcı; kimi bürokrat, danışman; lakin akılları karanlık, yeminleri sahte;
yargıda çete, mecliste vekil, kabinede bakan, devlette baş olmuşlar… Altınla yarıştırıyorlar
dolarlarını kutu kutu, kudretten sarhoş olmuşlar. Ajanslar korkarak geçiyorlar
bültenlerini. Alt yazılar ürkek, başlıklar tedirgin, patronlar ise ağlamaklı! Talimatla
veriliyor televizyon haberleri artık; genel yayın yönetmenleri tetikte, teslim
olmuş kimi köşe yazarları. Sözcükler kifayetsiz kalıyor anlatmaya.
Utanıyorum!
Ne mübarek sözler dökülüyor
hatırlı beylerin, saygıdeğer efendilerin ağızlarından! Hep selâmün aleykümle
başlıyor rüşvet konuşmaları, Allah’ın izni olmadan sonuçlanmıyor pazarlıklar! Hayır
niyetine ambalajlanıyor dolarlar, altınlar, eurolar. Siyasetin dilinde zekâta
dönüşüyor rüşvetin adı birden. Ve kanal kanal, boy boy, kirli yüzleri sırıtıyor
politikacıların haber bültenlerinde. Şuhu içinde kalıyor demeçler, çoğu birbirinin
yalancısı! Ruhumda acıyla çırpınıyor sözcükler. Utanıyorum.
Dilleri haram ezberliyor her gün tiranların.
Niyetleri zan altında, akılları kumpas, sanırsın ahlak makinesi nefisleri; dolara
ve euroya iştahla akıyor salyaları. Öyle bir zehr-i saltanat ki, çürümenin
sefaleti bunlar. Sahnede, demokrasi ile kirletilmiş hileli bir rejim; ağır
kokular yükseliyor saraylardan, irin akıyor, tuz kokuyor… Devletin tepesine
çöreklenmiş utanmaz, arlanmaz bir güruh. Koca koca adamlar; üstlerinde cilalı
post, beyinleri jöleli, içleri bomboş. Sırıtkan yüzleriyle düşüyorlar her gün
ajanslara; adama benzemeyen adamlar bunlar! Nemrut’tan beter kinleri, ayetleri kirli,
duaları yalan! Her gün görüyorum… Hicap içinde kalıyor yüreğim. Utanıyorum!
@yusufnazim
Hocam ellerine yüreğine sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler Portakallı kurabiye, ellerimle değil yüreğimle yazdım, biliyorsun :)
Silhocam siz utanmayın,biz utanmayalım...bunlardan hala makarna bekleyenler,mitinglere gidenler ve bunun için para alanlar ve bu parayı ölmediği için şükrettikleri çocuklarına yedirenler,bu muktedirlerle yürümekten vazgeçmeyenler ve bunun için kalemini,düşüncelerini satanlar utansın...ama biliyoruz bunlarda utanma arlanma olmadığını...o yüzden utanıyoruz ...
YanıtlaSilBen, sen, o.. Hepimiz.. Bu ülkenin bütün onurlu insanları; utanıyoruz...
YanıtlaSilUtanıyorum! Bunlarla aynı topraklarda yaşamaktan, aynı havayı solumaktan utanıyorum...
YanıtlaSil*Yaşanan bunca hırsızlıklara, arsızlıklara, namussuzluklara ve acılara rağmen dünya dönüyorsa hala, iyi insanların hatrınadır...! Ve yaşama dair umutlarımız varsa hala, iyi insanların varlığındandır...Varlığınıza ve yazan yüreğinize bin selam...