T24 | 1 Şubat 2020
Batılıların yeni “Haçlı
seferi” nin başlamasına artık günler kalmıştır. Kaddafi, İslam kardeşi ve
NATO üyesi Türkiye’den medet umarak 8 Mart 2011’de TRT Türk’e verdiği demeçte
şöyle demişti:
“Hepimiz Osmanlı’yız, tarihimiz bir.”
Kaderin cilvesine bakınız ki Kaddafi, kendini Osmanlı olarak
görmekle övünürken, onun ipini çekmek üzere koşanların arasında Türkiye’nin “yeni Osmanlıları” da yer
alacaktır.
Dört ay önce, bizzat Kaddafi’nin elinden “insan hakları ödülü” almış olan
Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,
“kardeş” Müslüman bir ülkenin üzerine bombalar yağdıracak NATO uçaklarına izin
vermekten beis duymayacaktır. Bu da yetmeyecek, Libya saldırısına Türkiye 1 denizaltı,
4 fırkateyn, 1 yardımcı gemiden oluşan güçlü bir deniz kuvveti ile 6 adet F-16
savaş uçağıyla da ortak olacaktır.
Keza, Haziran 2011’de İngiltere, ABD ve Türkiye; Libyalı
isyancılara para yardımı yaptıklarını; Fransa ise silah yardımı yaptığını
açıklayacaklardır.
Libya artık yaralıdır, kurtlar sofrasına düşmek üzeredir.
Durum böyle olunca, iştahı kabaran başkaları da çıkacaktır. Kanada, Katar,
Belçika, Norveç, Hollanda ve Danimarka hızla müdahaleden yana olurlar.
Bir savaş çarkının dişlilerinde
19 Mart 2011, Elysee Sarayı, Paris.
Yerkürenin ilahları hükmünü vermiş, Libya için geri sayım
başlamıştır artık. Sarkozy, ABD
devlet başkanı Obama, İngiltere
Başbakanı Cameron; AB ve NATO yetkilileriyle birlikte askeri
strateji planlamak üzere bir aradadırlar. Ne ilginçtir ki aralarında, daha bir
yıl önce Kaddafi’nin başkanlığını yaptığı Arap
Birliği başkanı ile Ürdün, Katar, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Müslüman ülkelerin temsilcileri de
vardır.
Zirve öğleden sonra bitecek ve ilk Fransız sortileri ise
Greenwich saatine göre 16.45’te gerçekleşecektir.
Saldırıya 20 Fransız jeti katılır. Kısa bir süre sonra ABD
ve İngiltere seyir füzeleri de harekete geçer.
7 ay sürecek olan, modern zamanların bu “Haçlı Seferinde” sadece Fransız uçakları 5600 sorti gerçekleştirecektir.
Nedense Fransa, diğerlerini geride bırakmak için pek de
cevvaldir. En çok da, Sarkozy’nin acelesi vardır.
Bunda, Trablus’a ilk bombaların düşmesinden 2 gün önce
Kaddafi ve oğlu Saif el-İslam Kaddafi’nin, Sarkozy’nin seçim kampanyalarını
kendilerinin finanse ettiği yönündeki beyanları rol almış mıdır, bilinmez.
Bilinmez ancak, savaşın ve yok etme telaşının gürültüsü
arasında bu ilginç beyanat kaybolup gider. Buna rağmen cumhurbaşkanı Sarkozy
hakkında, kendisine yapıldığı iddia edilen para yardımları, yargı görevlilerine
verilen rüşvet ve gizli pazarlıklar üzerine ortaya saçılan tartışmalar hızla
yayılacaktır.
Bingazi'de 3 elçilik görevlisi ile birlikte öldürülen ABD'nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens, 11 Eylül 2012 |
Bu tartışmaların, sonradan ortaya çıkacak somut dayanakları
da olacaktır; Kaddafi’nin en yakınındakilerin beyanları, kuzeni ve eski
Mısır-Libya İlişkileri Koordinatörü Ahmed Kaddaf ed-Dem’in Mart 2018’de bir TV
kanalına yaptığı itiraflar, 2006 sonlarında Libya'dan Sarkozy'ye 5 milyon avro
getirdiğini söyleyen iş insanı Ziad Takieddin’in açıklamaları, 2012'de şüpheli
bir şekilde ölen Eski Libya Petrol Bakanı Şükrü Ganim üzerinden çıkan ve
Sarkozy'ye çanta dolusu paranın iletildiğine ilişkin notlar; tutarı 50 milyon
Eurolara kadar ulaşan Sarkozy’ye ödenen paralar, gizli soruşturmalar,
Sarkozy’nin gözaltına alınması, şüpheli tanık ölümleri, yargıçlardan birine
yapıldığı ortaya çıkan telefonda rüşvet teklifleri…
Bunların hepsi, kuşkusuz geleceğin tartışmalarıdır. Oysaki
bugün, ok yaydan çıkmış; Libya’nın semaları, dünyanın en gelişmiş, en medeni,
en çağdaş ülkelerinin savaş uçakları tarafından çoktan işgal edilmiştir bile!
Libya bir savaş çarkının dişlilerinde öğütülmeye
başlanmıştır artık…
ABD Başkanı Barack Obama, Muammar Kaddafi ile. 9 Temmuz 2009 REUTERS Alessandro Bianchi |
Eski ve yeni dünyanın barbarları
Muammer Kaddafi.
Dünyanın efendilerine meydan okuyan bir “deli”; çöldeki
yoksul bir Bedevi çadırında doğup ülkesinin kaderini sömürgecilerin elinden
alan adam!
Bir anda, dünün mazlum halklarının ve milletlerinin
destekçisi bir kahraman olmaktan çıkmış, cümle Batı’nın, en az kendileri kadar
“modern” silah ve medya bombardımanı altında, bugünün “eli kanlı diktatörü”
olmuştur bile...
Bir zamanlar el sıkarak kucaklaştığı, dostum diyerek
çadırında ağırladığı devlet adamlarının; başbakanların, cumhurbaşkanlarının
doğrudan emirleriyle gelecektir onun dramatik sonu.
Takvim yaprakları 2011 yılının 19 Mart’ını gösterdiğinde;
önce uygar Fransa’nın savaş makinesi, sonra NATO harekete geçer; Napoli’den, İzmir’den, İncirlik’ten,
Dijon’dan ve Ağratur’dan; ve daha 27 ayrı
yerden kalkar savaş uçakları. İlerleyen günlerde, aylarda Kuzey Afrika’ya
musallat olmuş savaş çarkı durmaksızın çalışacak ve Libya topraklarına yapılan
sorti sayısı toplam 26.000’e ulaşacaktır.
On yıllardır işgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili
BM kararlarını hiçe sayan İsrail için sesinin çıkarmamış Fransa'nın uygarları,
yaptıkları açıklamayla; BM kurallarına uyana kadar Libya’ya yönelik operasyonun
bitirilmeyeceği açıklar. Libya ateşkese razı olsa bile, artık bir şey değişmeyecektir.
Havada yenidünyanın, yerde ise eski dünyanın barbarları
vardır. Saldırılar 7 ay devam eder. Mütemadiyen yağan ölüm ve kan yağmuru
altında Kaddafi, Sirte’deki cihatçı sürülerine linç ettirilir…
Sömürgecilik tarihinin sahtekârlıkla, riyakârlıkla, ihanetle
karışmış garip bir cilvesidir bu. Sonunda ilahlar öcünü almıştır.
Eski sömürgeciler ne de olsa biraz insaflıdırlar. Ömer Muhtar’a, onu öldürdükleri
şehirde, Suluk’ta bir mezar yeri vermişlerdir.
21.yüzyılın çağdaş sömürgecilerine gelince…
Onlar daha acımasızdırlar! Kaddafi’ye bir mezar yerini bile
çok görürler. Onu, Libya’nın uçsuz bucaksız çöllerinde bilinmeyen bir yere
gömerler.
Böylece, modern çağın kolonyalistleri, Sirte’deki yoksul bir
Bedevi çadırında doğup emperyalist dünyaya kafa tutan bu çılgın insandan
kurtulmuş, İtalya’nın başkenti Roma’da, Kaddafi’nin göğsünde yeniden dirilen Ömer Muhtar’ı bir kez daha öldürmüş
olurlar.
Artık onların hilelerine, kurnazlıklarına, şarlatanlıklarına
karşı duracak bir güç kalmamıştır! Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Ege’nin ve
Akdeniz’in içinde boğulduğu bu kan ve ölüm denizinde bundan böyle Libya, doymak
bilmez iştahlarıyla bir kez daha kurtlar sofrasındadır.
SON
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kurtlar-sofrasindaki-libya-3-ilahlarin-ocu,25407
SON
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/kurtlar-sofrasindaki-libya-3-ilahlarin-ocu,25407
Edebiyat Öğretmeniyim. İlkokuldan beri okumaya duyduğum ilgiyi hiçbir şeye duymadım.Türk Edebiyatı kadar
YanıtlaSilDünya Edebiyatı da ilgi alanımdır
YUSUF NAZIM'ı okurken büyülendim
derin bir heyecan ve hayranlık duydum.Hiç şüphem yok ki Türk ve Dünya Edebiyatı bir benzersiz NAZIM'la taçlanıyor !
hehayranlıkduydumduydum.Yazı
Teşekkür ediyorum hocam. Tamamını bir iltifat olarak kabul ediyorum. Bendeniz, hayattan aldıklarını ona geri vermeye çabalayan bir fani.
YanıtlaSilGüzel yüreğinizden öperim.