24 Temmuz 2025 Perşembe

Doğum günü balığı

Yusuf Nazım
T24 | 24 Temmuz 2025
 

Güle güle Emine Anne

21 Mart 1995, Avcılar, İstanbul

Beş katlı apartmanın, en üst katındaki evde hummalı bir hazırlık sürmektedir.
Telefon çalar. Arayan Hasan Ocak'tır. Ablası Aysel'in doğum gününde ailecek yenecek doğum günü için balık alacağını, bizzat pişireceğini söyler.
Masa donatılır. Hazırlıklar tamamdır. Herkes bilir, konu balık olunca, Hasan pişirme işini kimseye bırakmaz. Kızartma için tavaya yağ bile konulur. Zilin çalması, sevecen gülüşüyle Hasan’ın kapıda görünmesi beklenir…
O akşam, beşinci kattaki evin zili çalmayacak, o kapı bir daha açılmayacaktır! Gülen gözleriyle Hasan içeri girmeyecek, gülüşleri gülistan “ben geldim ahali” demeyecek, ailecek planlanan doğum günü balığı hiç yenmeyecektir!

*  *  *

Dokuz gün öncesi.

12 Mart 1995, Gazi Mahallesi, İstanbul.
Mart’ın soğuğunda, akşamüzeri kahvehaneler doludur. Bir taksi silahlı kişilerce kaçırılır, sürücüsü öldürülerek aracın bagajına konur. Ardından, Fevzi Çakmak Paşa Caddesi üzerinde Alevilere ait bir işyeri ve üç kahvehane aynı araçtaki kişilerce otomatik silahlarla taranır. Bir kişi ölür, beşi ağır, yirmi beş kişi yaralanır. Sonrasında çıkan ve İstanbul’un başka semtlerine de yayılan olaylarda toplam 22 kişi katledilir.
Yıllar sonra ortaya çıkacak belgelerde katliamda devletin parmağının olduğu anlaşılacaktır. Adları birçok faili meçhul cinayete karışan özel tim görevlilerinin kalabalığa ateş ederken ki fotoğrafları çarşaf çarşaf yayınlanır.
 

Beykoz Ormanları'nın Kimsesizler Mezarlığı’nda zuhur eden hakikat

Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanında
Emine Ocak.

Adı ilk kez o günlerde duyulacaktır. Ablası Aysel’in doğum günü balığına gelemeyen Hasan Ocak'ın annesidir o.
Anne Ocak, o akşam eve gelmeyen oğlu için çalmadık kapı bırakmaz. Yaptıkları araştırmalar, Hasan Ocak'ın, Gazi Olaylarının ardından gözaltına alınanlar arasında olduğunu ortaya çıkarır. Ne var ki, yapılan bütün başvurularda devlet Hasan Ocak’ın kendilerinde olmadığını söyler.

Ama o bir annedir. Peşini bırakmaz, devletin kapısını inatla çalmaya, hakikati aramaya devam eder.
Bu uğurda birçok kez dövülür, gözaltına alınır, hapse atılır...
Emine Anne'nin ısrarlı arayışları nihayet sonuç verir. Onun aradığı hakikat, Beykoz Ormanları'nın Kimsesizler Mezarlığı'ndadır. En son, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde görülen otuz yaşındaki Hasan Ocak'ın işkence edilerek öldürülmüş cesedinde zuhur etmiştir hakikat.
Yapılan yasal başvurulardan sonuç alınamayınca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvurulur. AİHM, T.C devletini suçlu bulur, devleti tazminat ödemeye mahkûm eder.
Hasan'ın telle boğularak öldürülmüş, tanınmasın diye yüzü parçalanmış, işkence edilmiş cesedi o günden sonra diğer hakikat arayışlarının da bir başlangıcı olacaktır.

Üzerlerine ölümden, kederden, acıdan elbiseler giyinmişler

Emine Anne’nin, hakikatin peşindeki ısrarlı yürüyüşü, diğer kayıp yakınlarına örnek olmakta gecikmez. Ülkenin karanlık tarihinde kendisinden haber alınamayan, çoğu devlet tarafından gözaltında kaybedilmiş, faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş olanların, başta anneleri olmak üzere yakınları kayıpları için bir araya gelirler.

Bu arayışlar sonunda, yine gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un cansız bedeninin bulunmasının ardından, 27 Mayıs 1995'te kayıp anneleri Galatasaray'da her cumartesi saat 12.00'de ellerinde karanfillerle sessizce oturma eylemine başlarlar.
Dünyanın bu en masum, en barışçıl, en insancıl buluşması birilerini rahatsız etmekte gecikmeyecektir. Devlet, durumdan hoşnut olmamıştır. Cumartesi günleri sessiz oturma eyleminde bulunan Cumartesi Aanneleri’ne olmadık baskılar yapılır.
Kâh dayak atılır, kâh yerlerde sürüklenir; kâh gözaltına alınır, hapse atılırlar. Başlarının yarıldığı, saçlarının kan revan içinde kaldığı; kolları, bacakları kırıldığı da olur, kalçaların da köpeklerin diş izleri kaldığı da. Kimi zaman Galatasaray Meydanı'nda oturmaları yasaklanır. Gittikleri her sokakta, oturdukları her noktada devlet, Cumartesi Anneleri’ne biber gazı ve plastik mermiyle saldırır.
Ama yılmazlar! Çünkü anadırlar ve kayıp evlatlarını aramaktadırlar. Adları Cumartesi Anneleri’ne çıkmıştır. Üzerlerine ölümden, kederden, acıdan elbiseler giyinmiş, gözleri Anadolu, gövdeleri Mezopotamya gibidirler. Her biri sessiz direnişin çığlığı, cesaretin ve korku bilmezliğin abidesi olurlar. Berfo Anne olurlar, Güzel Anne olurlar, Asiye Anne olurlar; adları birer hakikat arayışçısı olarak kalplere yazılır; Sebahat Anne olurlar, Hanife Anne olurlar, Emine Anne olurlar...
Kimi zaman hakikat arayışlarının sonuç verdiği olur. Hakikat bazen ıssız bir ormanda, bir ağacın dibine gömülmüş olarak; bazen bir çukurda, üzerine taşlar bırakılmış halde; kimi zaman da bir asit kuyusunda son zerresine kadar yakılmış, taşa toprağa karışmış durumda karşılarına çıkar.

Adaletin, hakikatin ve iyiliğin arayışçıları

Güle güle Emine Anne,
güle güle iyiliğin, cesaretin, hakikatin abidesi
23 Temmuz 2025, İstanbul.

Bir süredir yoğun bakımda olan Emine Anne'yi 89 yaşında kaybettik. Ömrünün 30 yılını devletin karanlık, kirli labirentlerinde hakikat arayışına adamış Emine Ocak'ı diğer annelerin yanına uğurluyoruz.
Onların hakikati arayış yolundaki yolculukları bütün gezegeni dolaştı. Dünyanın bütün ülkeleri, ileri gelenleri, insan hakları kurumları ve sıradan bireyleri tarafından duyuldu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından duyulmadı.
Bugünkü AKP iktidarı, devletin devamlılığı esasına bağlı olarak, faili meçhul cinayetlerin mirasını devralmış durumda, kayıp yakınlarının sesini kısmaya devam ediyor. 2018 yılından beri Galatasaray Meydanı Cumartesi Anneleri’ne yasak! Üstelik Anayasa Mahkemesi'nin aksine kararları hiçe sayılarak.

Cumartesi Anneleri ise kendilerine yasaklanan meydanın dışında buldukları her sokakta, her taş kaldırımda, her noktada cumartesi günleri saat 12.00'de toplanmaya devam ediyorlar. Annelerin çoğu bu meşakkatli yolda hayatlarını kaybetti. Gidenlerin nöbetini çocukları, onların yerini ise torunları devraldı.

Gidenlerin adları insanlık tarihinde cesaret ve iyilikle, adalet ve hakikat arayışıyla, onur ve gururla anılacaklar.

Çoğu, emir komuta ile gelmiş sinsi kötülüklerin müsebbibi olanlar; analara, iki küçük kemikten ibaret bir mezarı bile çok görenler; bütün bu zalimliklere ortak olanlara gelince... Onlar, insanlık tarihinin kirli sayfalarında çürümüş bir düzenin lekeleri olarak kalacaklar. Ve çocuklarına bırakacakları hiçbir miras, bu lekeleri örtmeye yetmeyecek.

https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/dogum-gunu-baligi,50852

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yusuf.nazim1@gmail.com