T24 | 20 Nisan 2019
Evet.
Türkiye’nin HDP’ye borcu var!
Belki yeni bir başlangıç için, belki unutulmuş olanı
hatırlamak, belki denenmemiş olana fırsat vermek için bu ülkenin HDP’ye borcu
var!
Seçimler oldukça sancılı geçti. AKP, Bursa hariç büyük
şehirlerde kaybetti. Ankara, İstanbul, Adana ve Mersin gibi Türkiye ekonomisi
için belirleyici olan yerlerde belediyeler muhalefetin eline geçti.
Bunda, büyük orada HDP’nin demokrasiden ve ülkenin
geleceğinden yana kurduğu politika etkili oldu.
Parti, güçlü olduğu bölgelerde seçimlere girdi. Kayyımlar
tarafından yönetilen belediyeleri büyük oranda yeniden kazandı, hakkı olanı
geri aldı, güven tazeledi.
İyi bir oy oranına sahip olduğu, ancak kazanma şansı
bulunmayan 7 büyük ilde ise, asgari demokrasinin önünü açmak ve AKP’ye
kaybettirmek üzerine bir politik hat izledi. Bu şehirlerde %6 ila %24 arasında
bulunan seçmen kitlesini muhalif partilere yönlendirdi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde “seni başkan yaptırmayacağız” somut söylemi, AKP’ye ilk defa olarak
kaybettirmiş, iktidardan düşmesine sebep olmuştu.
Bu sefer, 31 Mart 2019 seçimlerinde de benzeri yaşandı ve HDP’nin
bu politikası adeta bütün seçimlere damgasını vurdu. Sonuç tüm ülkeyi sarsacak,
dünyada yankı bulacak denli etkiliydi.
HDP ile yan yana görünmemek
Şimdi eğri oturup doğru konuşmanın tam zamanıdır.
AKP’nin, seçimlerden önemli bir güç kaybıyla çıkmasının
önemli bir nedeni elbette ki CHP-İYİ Parti ittifakıydı. Muhalif partiler olarak
her fırsatta söz ve eylem birliği yapabilen bu iki parti için bir araya gelmek
zor olmadı. Kolayca anlaştılar, kamuoyuna açık oldular, ittifak yapabildiler.
Ancak, HDP için aynı şey söz konusu değildi. Her iki parti
de, bırakalım HDP ile görüşmeyi, partinin adını ağızlarına almak, yan yana
görünmekten bile imtina ettiler.
Tıpkı, 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin yaptığı gibi. O zaman
da HDP ile “yan yana görünmek istemeyen”
CHP, İstanbul’da tek başına aday göstermişti. Tabii ki sonuç hüsrandı; İstanbul
bu şekilde 5 yıl daha AKP’nin elinde kalmış, ülke beş yıl daha kaybetmişti.
31 Mart seçimlerine AKP-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı
ile CHP-İYİ Parti'nin oluşturduğu Millet İttifakı bloklaşmasıyla girildi.
Millet İttifakı’nın nicelik olarak oy oranlarının, batıdaki büyük şehirleri
almaya yetmeyeceği aşikârdı. Ama olsun, iktidara göre “terörist” olan HDP, CHP-MHP bloğuna göre en azından ötekiydi; yan
yana gelinemez, ismi anılamaz, ittifak yapılamazdı!
HDP’nin stratejik aklı
Bu bloka göre seçimler kaybedilebilir, şehirler de kaybedebilir,
ülke de… Lakin asla HDP ile yan yana gelinemezdi!
İşte, tam da bu noktada HDP’nin stratejik aklı devreye
girdi. CHP-İYİ Parti bloğunun dışlayıcı, uzlaşmaz tutumuna aldırmadan 7 büyük
şehirde, aday göstermemeye karar verdi! Büyük bir özveriydi bu. Kendi seçmen
kitlesine, demokrasiye bir şans tanımak üzere, aday göstermediği illerde muhalefeti
işaret etti.
Sonuç, çeyrek yüzyıl sonra AKP'nin büyük şehirleri
kaybetmesiydi. Türkiye’nin, belki de yeni kavşağa geldiğini gösteriyordu bu...
Son 40 yılda, Cumhuriyet’in çukurunu kazmış, laikliği yok
etmiş, güçler ayrılığını ortadan kaldırarak tek adam iktidarını ülkeye egemen
kılmış siyasal İslamcı otoriter bir rejimin ilk defa yenilmesiydi bu! Çeyrek
yüzyıl sonra Türkiye’nin yüzüne, beklenmedik bir şansın gülmesiydi…
İşte bunun için diyorum ki, borcu var ülkenin HDP’ye!
Mademki, en çok Kürtlerin partisidir o –öyle diyorlar-
mademki ötekilerin sesi; mademki ahlaklısı, vicdanlısı, duyarlısı; tutarlı
demokratı, solcusu, sosyalisti daha çok HDP’li…
O halde borcu var bu ülkenin Kürt’üne! Borcu var ötekisine;
sayısı iyiden iyiye azalmış Ermeni’sine, kendini bu partide bulan duyarlı
demokratına, ilericisine, sosyalistine…
Yıllar yılı yağmalanmış; parkları, meydanları yok edilmiş;
ormanları talan, kıyıları tarumar olmuş şehirlerin borcu var HDP’ye!
Parsel parsel satılmış Ankara’nın borcu var! Borcu var
Adana’nın, Mersin’in, Ardahan’ın…
İstanbul’un borcu var HDP’ye!
Çirkin gökdelenleriyle silueti çizilmiş Sultanahmet; bahçesi
olmayan Bahçelievler, nefessiz kalmış Esenyurt; İki kıtada sureti çoktan bozulmuş
Boğaziçi, Çamlıca, Sarıyer, Beykoz, Maslak; hepsinin borcu var!
Parklarına göz koyulmuş, Atatürk Kültür Merkezi Yıkılmış,
tarihine beton dökülmüş Taksim; ağaçsız kalmış İstiklal Caddesi, bir süredir
sessizliğe gömülü Haydarpaşa, Galataport’a kurban edilen Karaköy… Hepsi, ama
hepsi borçlu!
Hepimiz borçluyuz; demokrasi uğruna büyük bedeller ödemiş,
vekilleri cezaevlerine atılmış, belediyelerine el koyulmuş, on bine yakın parti
üyesi halen hapiste bir partiye borçluyuz.
Demirtaş’a da borcu var ülkenin
Selahattin Demirtaş’ı unutmamalı. Ona da ayrı bir borcu var
bu ülkenin. Dostun da, düşmanın da bildiği gibi suçsuz, sebepsiz yere 29 aydır
tutuklu; “bağlamadan başka bir şey
çalmayan,” partisini %13 oy oranıyla bu ülkenin yüreğine basan HDP’nin eski
liderine…
Evet, Demirtaş’a da borcu var ülkenin. Seçimlerin son
anında, HDP seçmenine seslenerek, ne olursa olsun sandığa gitme çağrısı yapan,
“daha iyi bir gelecek için HDP’nin seçim
stratejisine destek olun” diye mesajlar gönderen Selahattin Demirtaş’a
borcu var!
Ve şimdi önemli bir olanak duruyor Türkiye’nin önünde.
Çeyrek yüzyıldır yerinde sayan sosyal demokrasi için
bulunmaz bir fırsat bu. Yalnızca onun için değil; ülkenin demokrasi güçleri
için de bir fırsat. Yeni bir yerel yönetim modeli için; açıklık ve şeffaflık
için; hak için, halk için; her an denetlenebilir, panolarda, web sitelerinde
izlenebilir bütçeler için; yakasına yapışılabilir, hesap sorulabilir,
sorgulanabilir bir yönetim için…
Tokmak başkasının elinde, davul
başkasının
Tabii ki kolay bir şey değil bu. Ama ne olursa olsun, çok
önemli bir şans, değerli bir fırsat!
Elbette ki tokmak başkasının elinde, davul başkasının
olacak. Lakin davul olmadan da o tokmak inmeyecek! Elbette ki biliyoruz; asgari
demokrasinin bile çok uzaklarında bir ülkedeyiz. Elbette ki, “atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş,” tek
adam iktidarının hak bilmez, hukuk tanımaz uygulamalarının kıskacındayız.
Ama olsun!
Çünkü özlemi var bu toplumun güzel günlere. Özlemi var
insanların korkmadan, kaygı duymadan, eşit fırsatlar içinde özgürce düşünmeye,
çalışmaya, üretmeye.
Özlemi var savaşmadan, kavga etmeden, ötekileştirmeden
yaşamaya; ama barış içinde, diline, dinine, cinsiyetine bakmadan; ama huzur
içinde, mezhebine, etnik kimliğine, cinsel tercihine aldırmadan…
Bu yüzden, çeyrek yüzyıl sonra gelen bu şans çok önemli.
Çünkü bizim olan başka ülke yok! Ne kadar çalınsa da
geleceği toplumun, ne kadar yağmalansa da şehirler, ne kadar yıkılsa da; kirlense,
zehire boğulsa da… Sonuçta elde kalan ve bizim olan bu!
Umudu var bu ülkenin
Bu yüzden daha çok ihtiyacı var bu ülkenin sahip çıkılmaya.
Dinle kutsanmamış, bağnazlıkla körelmemiş, laik, çağdaş,
kaliteli bir eğitime ihtiyacı var. Temiz suya, kirlenmemiş havaya, trafik
kaosunda kaybedilmemiş zamana; halktan kopmadan, haktan şaşmadan, geleceğe
umutla bakarak yaşamaya…
Ve şimdi umudu var bu ülkenin; on yıllardır haramilerin
sofrasında, yağmalanmaktan yorgun düşmüş şehirlerin, yerlerinden sürgün edilmiş
yoksulların, lokması azalmış emekçilerin, geleceği karartılmış gençlerin…
İşte bütün bunlar için şimdi, sosyal demokrasinin,
muhalefetin, demokrasi güçlerinin elinde, önemli bir fırsat var.
Ama bilirler değerini, ama bilmezler; ama bir faydaya
dönüştürürler bunu, ama dönüştüremezler.
Ancak, kabul etmek gerekir ki, bütün bunlar için Türkiye’nin
HDP’ye borcu var.
https://t24.com.tr/yazarlar/yusuf-nazim/turkiye-nin-hdp-ye-borcu-var,22296
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yusuf.nazim1@gmail.com